Online Üye
Online Ziyaretçi
"Aysel git başımdan ben sana göre değilim
ölümüm birden olacak seziyorum
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim
aysel git başımdan istemiyorum
benim yağmurumda gezinemezsin üşürsün
dağıtır gecelerim sarışınlığını
uykularımı uyusan nasıl korkarsın
hiçbir dakikamı yaşayamazsın
aysel git başımdan ben sana göre değilim
benim için kirletme aydınlığını
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim
Islığımı denesen hemen düşürürsün
gözlerim hızlandırır tenhalığını
yanlış şehirlere götürür trenlerim
ya ölmek ustalığını kazanırsın
ya korku biriktirmek yetisini
acılarım iyice bol gelir sana
sevincim bir türlü tutmaz sevincini
aysel git başımdan ben sana göre değilim
ümitsizliğimi olsun anlasana
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim."
Usta şair Atilla İlhan'ın bu ünlü şiirini keşke Nihat,çocuklarını bırakıp kendisine kaçan Aysel'e söyleseydi de işler bu noktaya gelmeseydi.
İşyerinde tanıştığı adama kaçan bir kadın...
Kaybolan altınlar...( Aysel,altınları dağıttım dese de pek inandırıcı olmadı çünkü şeker,sakız,simit değilki bunlar.)
Kaçan gelininden ziyade kaybolan altınlarının peşinde olan bir Ayşe teyze...
Sakin tavırlarıyla dikkat çekip suçlamaları reddeden Nihat...( Dört - beş ay içerisinde altınları ödeme sözü veriyorlar ama ne Nihat ne de Aysel altınları aldıklarına ve harcadıklarına bir türlü itiraf edemiyorlar."
Önce kiralık evde kalıyoruz diyen Aysel'in sunucunun ısrarlı soruları karşısında ağız değiştirmesi:"Otelde kalıyoruz ve günlüğü bin üç yüz lira "(Üstelik kaçtığı adam şuan işsiz.)
Sevgilisiyle açık seçik çekildiği fotoğrafları ailesine göndermeye utanmayan bir kadın...
Hamile olduğunu hem kaynanasının hem de milyonların karşısında söyleyen yüzsüz bir kadın...
Aysel, figüran mı yoksa kurban mı?
Sonuç ne olursa olsun suçun tek sahibi yoktur,aile birliğimizi sarsan bu gibi olaylar her gün ekranlardan eksik olmuyor...