-Kendinizi kısaca tanıtır mısınız?
-1970’te Trabzon’un Köprübaşı ilçesinde doğdum. Güneşli Köyü
İlkokulu’nu, Köprübaşı Ortaokulu’nu ve Köprübaşı Lisesi’ni bitirdim. Liseden
sonra KTÜ Fatih Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği Bölümünü
kazandım. 1992’de adı geçen okuldan mezun oldum. 02 Aralık 1992’de ilk görev
yeri olan Gümüşhane Lisesi’ne Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni olarak atandım.
1994 yılında vatanî görevimi İstanbul’da Kara Kuvvetleri Lisan Okulu’nda
öğretmen olarak yaptım. Sonra Akçaabat Anadolu İmam-Hatip Lisesi’ne tayin
edildim. 2000 yılında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından Türk Dili ve Edebiyatı
Öğretmeni sıfatıyla Türkmenistan’ın başkenti Aşkabat’a gönderildim. Türkmenistan’dan
döndükten sonra Derecik İlköğretim Okulu’nda iki yıl Türkçe Öğretmenliği yaptım.
Sekiz yıl Trabzon (Fen) Lisesi’nde, beş
yıl Trabzon İMKB Meslekî ve Teknik Anadolu Lisesi’nde Edebiyat Öğretmeni olarak
görev yaptım. Son olarak 7 yıldan beri
Trabzon 15 Temmuz Şehitleri Anadolu Lisesi'nde
öğretmen olarak çalışmaktayım. Evliyim; iki kızım, bir oğlum var.
Bugüne kadar “Türk Edebiyatı, Türk Dili, Türk Yurdu, Dergâh, Çıngı,
Ayvakti, Kubbealtı Akademi, Üslûp, Ayraç, Akpınar, Alkış, Altınoluk, Değirmen, Berceste, Yüzakı, Genç, Nida,
Somuncu Baba, Kardelen, Güneysu, Tefekkür, Çınar, Mortaka, Kültür Ajanda,
Siyerinebi, Ruhun Gemisi, Halk Edebiyatı, Açıkkara, Ihlamur, Gökmavi, Erciyes,
Yediiklim, Töre, Maki, Gergef, Yarpuz, Dil ve Edebiyat, Gülistan, Kümbet,
Mavi-Yeşil, Herfene, Seviye, Poyraz, İnceeleyen, Şehir ve Kültür, Yerli
Düşünce” vb. gibi seçkin edebî dergilerde şiir ve yazılarım yayımlandı. 183
edebiyat yarışmasında (şiir, hikâye, deneme, makale) birincilikten mansiyona
kadar değişik ödüller kazandım.
-Öğretmenlik mesleğinizi seçmenizin
nedeni nedir?
-Okumayı
, dolayısıyla da kitap satın alıp biriktirmeyi (kütüphane oluşturmayı) seven
bir insan olduğum için ilkokulda, ortaokulda ve lisede Türk Dili ve Edebiyatı
derslerini öteki derslere kıyasla çok daha fazla severdim. Onun içindir ki
okullarda Türkçe ve Edebiyat öğretmenleriyle ilişkim hep güzel olmuştur. Onları
kendime rol model olarak seçme gayreti içerisinde olmuşum. Okumalarım beni bir
noktadan sonra yazmaya yönlendirmiştir. Bugüne kadar şiirden hikâyeye,
denemeden makaleye kadar birçok türde yüzlerce eser kaleme almışım. Bu da benim
Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni olmamda çok önemli bir etkendir. Bir de
bildiklerimi insanlarla paylaşmaktan büyük bir keyif alırım. Bilgi ve tecrübeleri
paylaşmanın zirve noktası da tartışmasız öğretmenliktir. Onun için öğretmen
oldum.
-Mesleğinizi
öğrencilerinize önerir misiniz? Neden?
-Öğretmenlik mesleğini öğrencilerime tavsiye ederim
tabii ki. Öğretmenlik mesleği halk arasında peygamber mesleği olarak da
bilinir. Onun içindir ki öğretmenlik kutsaldır. İnsanlara bir şeyler öğretmek,
onlara yol göstermek (rehber olmak) insanı manevi olarak fazlasıyla tatmin
eder. Hem öğretmenlik daima aktif olmayı gerektiren bir iştir. Hayatınızı daima
dinamik olarak yaşamanızı beraberinde getirir. Onun için de hep enerjik
kalırsınız. Fakat bu meslek herkesin yapabileceği bir iş değildir. Öğretmenlik
mesleğinde başarılı ve mutlu olabilmek için her şeyden önce sabırlı olmak
gerekir. Sabırlı olmayan bir insan öğretmen olamaz, olmamalıdır da. Bunun
yanında öğretmenliğin ön şartı insanları sevmektir. Bir de öğretmen olacak kişi
okumayı, kendini geliştirmeyi ve yenilemeyi sevmelidir. Empati ve paylaşma
kültürü olmalıdır.
-
Mesleğinizi isteyerek mi seçtiniz?Tekrar okuma şansınız olsa öğretmenlik okur
muydunuz?
-"Sanırım tekrar dünyaya gelseydiniz yine
öğretmen mi olurdunuz?" demek istediniz. Öğretmenlik mesleğini severek
seçtim ama şunu da itiraf edeyim ki benim üniversite sınavı sonrasında aldığım
puan belli olduktan sonra ilk sırada seçtiğim meslek öğretmenlik değil hukuktu.
Hukuk alanına apayrı bir ilgim vardı. Fakat bu, öğretmenliği sevmediğim
anlamına gelmez. Öğretmenliği de seviyordum ama o zamanlar hukuk okumak benim
için daha önde gelen bir düşünceydi. Üniversite sınavına ilk sene girdiğim
puanla tercih yaptığım için o yıl hukuku alamadım. Bir sene daha beklemek de
işime gelmedi. Böylece öğretmen oldum. Bu sonuçtan hiç de pişman değilim. İyi
ki de öğretmen olmuşum.
-Mesleğinizin
iyi yanları nelerdir?
-Öğretmenlik mesleğinin her şeyden evvel iyi yanı bu
mesleğin malzemesinin insan oluşudur. Başka bir tabirle insanla uğraşmaktır.
Böylelikle insanların hayatına dokunmuş oluyorsunuz. Şahsiyet inşa ediyorsunuz.
Böylelikle de topluma kalifiye insan yetiştirerek katkıda bulunuyorsunuz.
Hayatına dokunduğunuz insanlar sizi kolay kolay unutmuyor. Her nereye
giderseniz gidin orada bir öğrencinizle karşılaşma imkânı buluyorsunuz. Demem o
ki unutmadıklarınız sizi unutmuyor. Vefalı olan vefasını gösteriyor.
-Öğretmenlik
mesleğinin kötü yanları nelerdir?
-Aslında öğretmenliğin çok da kötü yanları yok,
zorlukları var. Özellikle kalabalık sınıflarda öğretmenler fazlasıyla yoruluyor
ve de yıpranıyor. Bu da erken yaşlanmanıza sebep olabiliyor. Bir kısım
sıkıntılı tipler öğretmenin sabrını zorlayabiliyor. Zaten öğretmenliğin kıymeti
de sabrınızla ölçülebilen bir şey. Derslerde sürekli ayakta olmak da fiziksel
açıdan yorucu olabiliyor. Bir de her insanın (öğrencinin) farklı karakterlerde
olması öğretmenin tabir caizse insan sarrafı olmasını gerekli kılıyor. Öte yandan
az da olsa bir kısım öğrencilerin öğrenme yetersizlikleri, algılama ve
hazırbulunuş bakımından zaafları öğretmenin işini zorlaştırıyor. En önemlisi de
bir kısım öğrencilerin disiplinsizlikleri...
-Öğrencilerinizin
başarı durumunu nasıl ölçüyorsunuz?
-Öğrencilerin başarı durumlarını öncelikle yazılı ve
sözlü sınavlarla, performans ve proje çalışmalarıyla ölçüyoruz. Fakat öğrencilerin
her zaman yazılı ve sözlü sınavlardan yüksek not almaları iyi öğrenci oldukları
anlamına gelmiyor. Öğrencinin iletişim becerisi, insanî değerleri ve ahlâkı en
az aldığı notlar kadar kıymetlidir. Öğrenciyi birkaç sınavla ölçemezsiniz.
Ölçme değerlendirme bütün bir öğretim yılını kapsayan bir süreçtir.
-Sınıf
yönetimini nasıl sağlıyorsunuz?
-Öğretmenliğin en zor ve en önemli yanlarından biri
de sınıf yönetimidir. Sınıfı iyi yönetemeyen öğretmenler bu meslekte hakkıyla
ve lâyıkıyla başarılı olamazlar. Disiplinli olmak başarının olmazsa olmazıdır. Bu da ancak iyi
bir sınıf yönetimiyle mümkündür. Kanaatimce öğretmen ne çok sert ne de çok
yumuşak olmalıdır. "Tatlı-sert" diye nitelendirdiğimiz kıvamda
olmalıdır. Böyle olursanız ne kimseyi şımartır ne de kırarsınız. Ölçülü
davranabilirseniz öğrenciyi disipline ederek başarılı olmasını
sağlayabilirsiniz.
-Eğitim
felsefeniz nedir?
-Öğretmenin malzemesi insan olduğu için bu meslekte
duygular ve düşünceler çok önemli ve belirleyicidir. Hangi kademede olursa
olsun, eğitim felsefesi insan odaklı olmalıdır. Hayatta önce ahlâk ve maneviyat
gelir. Ahlâk ve maneviyattan nasibini almayan nesillerin eğitilmesi çok güçtür.
Onları bilgilerle donatsanız da istediğiniz ahlâkta (kıvamda)
yetiştiremezsiniz. Zira bir kısım ansiklopedik bilgileri bilmek ve formülleri
öğrenmek eğitim için yeterli değildir. Onun içindir ki eğitimle öğretim beraber
ve paralel yürütülmelidir. Biri öbüründen geri kalmamalıdır. Öğrencilere önce
saygı, sevgi, vefa ve empati duyguları öğretilmelidir. Daha doğrusu bu
kavramları içselleştirmeleri sağlanmalıdır.
-Öğretmenlik
hayatınızda yaşadığınız bir olayı (anınızı) anlatır mısınız?
-Öğretmenlik hayatımda öğrencilerimin başarılarıyla
hep gurur duydum. Onların iyi yerlere gelmesi beni hep mutlu eyledi. Birçok
öğrencim çok iyi yerlere geldi. Hayat beni birçok yerde onlarla sürpriz bir
şekilde karşılaştırdı. Hiç unutmam, Akçaabat İmam Hatip Lisesi'nde görev
yaparken bir öğrencim şiirler yazar, yazdığı şiirleri kontrol etmem için bana
getirirdi. Öğrencim zaman içerisinde birçok öğrenciler arası şiir ve
kompozisyon yarışmasında dereceler elde etti. Ben de başta şiir olmak
üzere, birçok alanda yazan bir insan olduğum için büyükler arasında düzenlenen
şiir ve edebiyat yarışmalarına katılırdım. Öğrencim liseyi bitirdikten sonra
Akçaabat'ta düzenlenen bir şiir yarışmasına katıldı. Aynı yarışmaya ben de
katılmıştım. O yarışmada öğrencimin şiiri birinci, benim şiirim ise ikinci
olmuştu. Bu beni fazlasıyla mutlu etmişti. Halk tabiriyle söylemek gerekirse
boynuz kulağı geçmişti.
Yazarın
Önceki Yazısı