İnsanoğlu nankördür ve çok unutkandır. Yaşadığı nice felaketleri, ölümleri çarçabuk unutuverir. Eylül ayı geldiğinde hepimizi tarifsiz bir hüzün kaplar. Her seferinde hatırlamak istemediğimiz o acı sahneler gözlerimizin önüne gelir.
Yıl 2015’ti, Eylül ayıydı; Muğla'nın Bodrum
ilçesinde, sahile vuran minik bedeniyle Aylan bebek, göçmenlerin yaşadığı dramın
sembolü haline gelmişti. Dünya bir an durmuş, susmuş ve yas tutmuştu. Sosyal
medya kınama mesajları, yetkililere çağrılar, gözyaşları… O an hepimiz aynı
yeminleri etmiştik: “Bir daha asla.”
Ama insanoğlu nankördür. Unutmak onun en büyük
zaafıdır. Bugün, yine Eylül ayındayız, ama bu sefer sahile değil, Diyarbakır’ın
bir mahallesine düştü acı. Küçücük Narin kızımızın trajik ölümüyle karşı
karşıyayız. Onun hikâyesi, maalesef, unutmanın bize bedel ödettiği anlardan
sadece biri.
Çocuklarımıza sahip çıkamıyoruz. Aylan’ın
ardından Narin’in ölümüyle yüzleşmek, o unuttuğumuz yeminlerin yarattığı derin
boşluğu gözler önüne seriyor. Aylan bebek için nasıl gözyaşı döktüysek, Narin
için de içimiz yanıyor ve gözyaşı döküyoruz. Ama mesele, bir iki gün gözyaşı
döküp, sonra o gözleri başka gündemlerle meşgul etmek değil. Bizler
çocuklarımızı, geleceğimizi kaybediyoruz ve bunu görmezden gelerek kendimize en
büyük kötülüğü yapıyoruz.
Toplumsal hafızamız bu tür olaylarda kısa
süreliğine tazeleniyor ama sonra yine unutmayı seçiyoruz. Oysaki ne Narin’i ne
de Aylan’ı unutmak gibi bir lüksümüz yok. Her iki çocuğun ölümünde de sistemin
eksiklikleri, toplumun duyarsızlığı ve yetkililerin ihmalleri var. Neden mi?
Çünkü gündüz kuşağı programların insanları bu tür olaylara kanıksar hale
getirmesi, işlenen nice çocuk ölümlerinin her zaman gözümüze sokulması,
aldatma, kaçırılma olayları ve daha niceleri. Tabi sadece bunlar değil. Hala
istediğimiz şekilde bir sosyal devlet olamadık maalesef. Gelişmiş ülkelerdeki
sosyal devlet anlayışı ve uygulamalarının bir an önce bizde de yer alması
gerekiyor.
Narin’in ve Aylan’ın acısını tekrar yaşamayalım.
Çocuklarımızın kaybı, sadece ailelerinin değil, hepimizin ortak yasına
dönüşmeli. Çünkü bir çocuğun kaybı, insanlığın kaybıdır. Unutmak, bu ağır
bedeli ödemeye devam etmek demektir. Bu yüzden, bir daha yüzümüz gülmüyor;
çünkü sahip çıkmadığımız her çocukta biraz daha eksiliyoruz. Sonucunda biz
çocuklarımızı kaybediyoruz. Biz geleceğimizi kaybediyoruz. Farkında mıyız?
Bu Eylül’ü unutmayalım. Bu sefer, gerçekten
unutmayalım. Bu çocuklar, bize insanlığımızı hatırlatan birer aynadır.
Aylan’dan
Narin’e: Unutmanın ağır bedeli - Oktay Güvener (tigrishaber.com)