
Aslında Edebiyat Evi
Uzay Aracının mucidi ünlü bir Türk, Mehmet Çağatay Ünlütürk’dü (MCU) ve bu güne
kadar hiçbir uzay aracı bu kadar çok insanı aynı anda taşımamıştı.
Nuri Baş hoca Afrika
sınırlarını zorlayınca çaresiz bir uzay
gezintisi yapmak gerekiyordu.
Öykünün yazarı Mehmet
Fikret ÜNALAN namı diğer Kul Fikret kabin ekibinin zaten hazır olduğunu
düşündü, çünkü bu günlerde kendilerine Bizim sınıf adını veren Astronot Harun
Yıldırım başkanlığında bir grup sitede legal faaliyetler içindeydi, pek ala bu
grup EDEUA’yı yani Edebiyat Evi Uzay Aracını uçurabilirdi.
Yine Gemi tecrübesi
olan Çerkezoğlu, namı diğer Murat hoca’da bu uzay gemisinin kabin ekibinde yer
alabilirdi. Kendisine fikri sorulduğunda ben her havadan çakarım, deniz veya
uzay fark etmez cevabını verdi.
Sonunda yapılan planlamalar
hayata geçirildi ve Üstat Sami Biberoğlunun Baş Astronot, Kul Fikret’in Baş
Astronot Yardımcısı olduğu kabin; Harun Yıldırım başkanlığındaki sınıfa, yani emin ellere uçuş için teslim
edildi.
Nuri Baş her ne kadar
ben Kahire’yi çok sevdim giderken oraya da uğrayalım dese de, bu fikir itibar
görmedi.
Ayrıca Sami hoca Uzay
Aracının İstanbul’da Yeni Sahra’dan kalkacağını, başka Sahra’ya gerek olmadığını Yeni Sahra’da da pek ala
Antik Uygarlıklar olduğunu söyledi. Kimse bu sözlerden bir şey anlamasa da Nuri
hocanın teklifi böylelikle reddedilmiş oldu.
Zaten Sami hoca bir
taraftan fikrini söylerken bir taraftan da şiddetle kaşınınca, Nuri Baş hemen
Kabini terk etti.
Bu arada Afrika gezisi öyküsünü yazarken Kul Fikret’e
hiç sevmediği çekirdek çitleten, itirazına ise öyküyü ben yazıyorum ister
çekirdek çitletirim ister karpuz yediririm cevabını veren Nuri Baş’a Uzay
yolculuğu boyunca cacık’dan başka yiyecek verilmemesi kararı alındı.
Uzay aracının Baş
Astronotu Sami üstada ise yolculuk boyunca Tarih anlatması yasaklandı. Sami
hoca bunu duyunca sinirlenip kuruttuğu bütün mısırları yiyerek bitirdi.
Son günlerde ortalıkta pek fazla görülmeyen ve Uzay Yolculuğunu duyar duymaz hemen gruba katılan Gökdeniz hoca Zaralı Şampiyonun kendi kendine bir şeyler konuştuğunu görünce dayanamayıp sordu.
-Hayırdır Zaralı kendi
kendine ne konuşuyorsun
-Ben bu Uzay Aracını
kaldırırım
-Nasıl yani sende Kabin
ekibinde misin?
-Hayır
-Peki nasıl
kaldıracaksın o zaman izin vermezler ki…
-Yok öyle değil, şu
pazulara baksana, ben bu Uzay Aracını tek elimle kaldırırım.
Olur mu olur…
Ve beklenen gün gelip çattığında yolculardan Yıldız Gülüm, Meryem Keskin, Fatma Bacı, Rüya, Müjgan Akyüz, Selve Selda ve Elif usta heyecandan yerlerinde duramıyordu.
Yıldız Gülüm “Ay çok
heyecanlıyım, nasıl fırlatılacak bu araç.” Deyince
Meryem Keskin; Bak
hele, asıl ben heyecanlıyım cevabını verdi. Ve aralarında ki muhabbet devam
etti.
Yıldız Gülüm; Aslında
çok hastayım, nasıl gideceğim o kadar yolu.
Meryem Keskin; Mademki hastasın, ilacın al yat, Pes
etmeyi sevmem, inadım inat. Ben küsmem darılmam, rahat ol rahat, Yıldız’ın
seçtiği yola bak hele
Yıldız
Gülüm; Ay bu arkadaş sınıfın atışmalarına takılı kalmış, sahi kaçıncı sınıfa
gidiyor bunlar.
Onlar
muhabbete devam ederken;
Elif Usta yolculuğa çıkmadan önce yazdığı “Gölgelenir Gözlerin” isimli son şiirinin günün hece şiiri seçilmesinin tadını çıkartıyor.
Yine Müjgan Akyüz, Fatma Bacı
ve Selda bir an önce yolculuğun başlamasını diliyordu.
Rüya
ise rüya gibi bir yolculuk olacak, rüya gibi bir yolculuk olacak diye kendi
kendine söylenip duruyordu.
Ve Baş Astronot Yardımcısı Kul Fikret startı
verip hikayeyi başlattı.
-ŞŞŞTTTTTT,
1, 2, 3 Cimbombom, cimbombom cimbombom…
Devam
Edecek
Birinci
Bölümün Sonu
Mehmet
Fikret ÜNALAN