Toplum olarak tarihimizin belki de en derin buhranlarının yaşandığı bir dönemdeyiz. İnsanlığımızın sınandığı bu çağda, ahlak, vicdan ve sorumluluk gibi değerler adeta bir erime sürecine girdi. Her gün haberlerde karşılaştığımız olaylar, bizi bu gerçeği daha derin bir şekilde sorgulamaya itiyor.
Son zamanlarda yaşanan
olaylar bu tablonun ne kadar karanlık olduğunu gözler önüne seriyor. Deprem ve
sonrası yaşanan gıda stoklama. Bunun sonucunda ise önlenemeyen bir fiyat
artışı. Artık ülkemizde neredeyse orta sınıf kayboldu. Sadece çok zenginler ve
çok fakirler bulunmakta.
….
İnsanların kâr hırsı öyle
şeyler yaptırıyor ki, kumpir yerken zehirlenebiliyorsunuz. Zehirli maddeler
yani kimyasallar, insanların sağlıklarını hiçe sayarak kâr hırsıyla her türlü
ürünün içerisinde ve bu şekilde binlerce ürün üretiliyor. Bu yemekleri yiyen veya
gıdaları tüketen masum insanlar hastanelere taşınıyor, kimi zaman hayatlarını
kaybediyor. Bu nasıl bir vicdansızlıktır? İnsan hayatını, maddi kazanca kurban
etmek hangi aklın, hangi ahlakın ürünüdür?
Dün, Tarım ve Orman
Bakanlığı yurt genelinde taklit veya tağşiş yapılan gıdalar listesini
yayınladı. Listeye bakanlığın sitesinden ulaşmak mümkün. Bunu düzenli olarak
yapıyor. Listede yüzlerce firma var. Diyarbakır’da ise meşhur bir ciğerci ve
kebapçı da içeresinde. Yapılan yemeklerin içerisine maliyeti düşürüp kârlarını
artırmak için neler katmamışlar ki. Ama insanların sağlığı ise umurlarında
değil. Artık dışarıda ailecek yemek yiyemez gıda ürünü alamaz olduk.
Peki, bu denetimlerin
sonucunda ne oluyor. Ceza alıyorlar. Caydırıcı mı? Değil. İşletmenin en az bir
ay kapatılması ve kapısını da neden kapatıldığı büyük afişlerle yazılmalı. Bir
daha yaparlar mı? Bence artık yapamazlar.
…….
Geçtiğimiz günlerde Bolu Kartalkaya’da
meydana gelen olayda ihmaller zinciri yüzünden onlarda vatandaşımız eğlenmek
için gittikleri otelde hayatını kaybetti. Buradan ölenlere Allah'tan rahmet,
yakınlarına başsağlığı, yaralılara da
acil şifalar diliyorum.
Olay günlerce sosyal
medyada, televizyonlarda tartışıldı. Hala da tartışılmaya devam ediyor. Aynı
şeyleri tekrarlamak istemiyorum. Ama birkaç basit önlemin alınmamış olması,
onlarca cana mal oldu. Neden? Çünkü sorumluluk alması gerekenler görevlerini
yerine getirmedi. Belediye benim alanım değil, Kültür ve Turizm Bakanlığı bizim
yetkimiz de değil diyor. Çünkü bizim ülkemizde nedense hala birçok alanda yasal
boşluklar bulunmaktadır. Bu boşlukları da isteyen istediği gibi kullanıyor.
Olayın üzerine yaptığım
araştırmalarda izin alınması gereken tüm işlemler yerelde yapılıyor. Tüm
işlemler bittikten sonrada bakanlığa başvuruluyor. Ama işin içinde ilginç bir
durum var. Ruhsat almak ya da yenilemek isteyen işletme bu başvuruyu yapmadan
belediye ve itfaiye resen (doğrudan) gidip denetim yapamıyor. Böyle bir boşluk
olabilir mi?
Yasa da acilen
düzenlemelerin yapılması gerekiyor. Denetimlerin isteğe bağlı değil, kamu
kurumu eliyle resen yapılması gerekmektedir. Bu denetimlerin bir maliyeti varsa
da bu işletmelerden tahsil edilmelidir. Bu sadece oteller için değil, ticari
faaliyet gösteren ve insanlara hizmet sunun tüm iş kollarında yapılmalıdır.
Ülkemizde kriz olduktan
sonra çözümler aranır; kriz olmadan önlem almak ise pek akla gelmez. Şimdi ölen
canlar geri gelmeyecek. Ama artık her alanda ciddi düzenlemeler yapılması
elzemdir. Deprem, sel, yangın, çığ ve diğer afetler ile ilgili tüm yasal
düzenlemeler elden geçirilmeli, yetkiler netleştirilmeli. Ticari kârdan ziyade
insan hayatı öncelikli olarak hedeflenmelidir. Ülkenin artık başka afetleri kaldıracak tahammülü kalmadı.
…….
Bu anlattığım olaylar
sadece birkaç örnek. Aslında her biri, daha büyük ve sistemik sorunların
yansıması. Peki, bu noktaya nasıl geldik? Bu kadar bencil, duyarsız ve
umursamaz hale gelmemizin sebebi ne?
…….
Eğitimde, adalette,
sağlıkta, sosyal ilişkilerde ve bireysel sorumluluklarda eksikliklerimiz var.
Aile içi iletişimden toplumsal dayanışmaya kadar her alanda bir çözülme
yaşanıyor. İnsanlar artık birbirlerine güvenmiyor, birbirini sevmiyor. Vicdan,
empati ve sorumluluk gibi kavramlar adeta unutulmuş.
Bu sorunları çözmek için
toplumun her kesimine görev düşüyor. Yetkililerden bireylere, ailelerden
eğitimcilere kadar herkesin sorumluluk alması gerekiyor. Ama en önemlisi, her
bir bireyin öz eleştiri yapmasıdır. Çünkü toplum, bireylerin toplamıdır. Ve her
birey, bu tablonun bir parçasıdır. Kâr hırsını bir tarafa bırakarak üzerimize
düşen sorumlulukları diğer insanlara ve kendimize olan saygımızdan dolayı
yerine getirmeliyiz.
Unutmayalım, ahlaki ve
vicdani değerlerimizi kaybedersek, aslında her şeyimizi kaybederiz.
Ülke
Gündemine Dair Kısa Kısa Notlar - Oktay GÜVENER