Siz Siz Olun Yağmurların Düğününe Gitmeyin

Siz, Siz Olun; Yağmurların Düğününe Gitmeyin!


Siz, siz olun; Yağmurların düğününe gitmeyin! Gitmeyin, çünkü giderseniz ocağınıza incir ağacı dikerler! Borç yiğidin kamçısıdır deyip sırtınıza sırtlanmaz yükler bindirirler. Nasıl mı olur? Oluyor işte efendim!

Bak, anlatayım; hak vermezsen, beni yargıla!

Bir defa nişan diye bir şey var. Birisini birisine nişanlıyorlar! Bellidir aslında kimi kime nişanlandıkları ya da kime kıy/dıkları... Parmaklara altın yüzük takarlar. Ancak nişan merasimi nerede yapılacak, nasıl yapılacak diye bir tartışmadır, başlar. 

Bu işte üç taraf var efendiler!
Biri Kız tarafı, diğeri Erkek tarafı ve bir de Mağdurlar var: Gelin ve Damat...

Mağduriyetin başlama serüveni kızı isteme faslından sonra başlar çoğu zaman. Allah’ın emri, Peygamberin kavli ile başlanır, (Ki maalesef Allah'ın ve peygamberin istemediği çoğu olur... )Fatihalar okunur, dualar edilir, eller öpülür ve son olarak nişan için tarih konulur. Ve aslında asıl hikâye bundan sonra başlar. Nişandan hemen önce Nişan Alışverişi diye bir şey var. Evliler bilir; bekârlar da evlenince görür! Her neyse…

Bizim Yağmurun nişandan düğün sonuna ve hatta düğünden sonraki balayı (evliliğin ilk günleri, zamanlar- ki o da nerden bize bulaştığı meçhul) 
dedikleri döneme kadar bir türlü bitmeyen hikâyesi başlar. Yağmur diyorum ben ama bu Mervelerin nişanı yahut düğünü de olabilirdi... 


Nişan alışverişinde -nedense- her Gelin’in yanına bir adet fırlama tipler dediğimiz kişilerden bir veya iki kişi verilir Kız tarafından. Erkek tarafı da biraz uyanık ise yanında illa ki bu işlerden anlayan birini getirir. Ve alışveriş başlar. Gelin’in yanındaki ses sürekli bir şeyler fısıldar Geline. Anlarsın aslında neyi fısıldadığını ama susmak sana düşmüştür o gün! Yağmur, nişan alışverişinde kıtlıktan çıkmışçasına alışveriş yaptı ise vay Damat’ın haline, ki çoğu zaman öyle olur.  Zira Yağmur’un yaptığı o lanet olası kıtlık alışverişinin hemen hemen aynısını sana da yaptırırlar. Yağmur bu hususlarda ulaşılabilecek en yüksek seviyedir. Anlayacağınız Nirvana'ya ulaşma seviyesi.... Şunu da, bunu da alayım derken kesenin ağzını açmayı bırak, sonunu görürsün daha en başında ve imdadına KREDİ KARTI denen meret yetişir. Alırsın da alırsın… Gelin hanım gerçekten kullanacağı ürünleri alıyorsa şahane olur, durum tersi ise - ki çoğu zaman tersidir, zira modası geçer o kadar elbisenin vs.- yazık olur o masrafa. Akşam olup karanlık çöktüğünde yürüyecek hal kalmaz erkek için ama kadın alışveriş söz konusu ise -inanın bana- çok müthiş ve kendisinden beklenmeyecek bir performans sergiler. Zira yanındaki harekete geçirici/uyarıcılar sık sık uyarırlar, vicdansızlar!

Efendim, siz bilmezsiniz ama gerçekte(!) kralın kızıdır. Tabii ki Yağmurların nişanı koca bir salonda yapılmıştır; salonda şu varmış, bu varmış… Varmış da varmış… Eee yani ne olmuş, demeyin! Olan oluyor işte. Kız tarafından illa ki birileri Gelin’e bunları bir güzel anlatır. Gelin de insan sonuçta. Kanar mı bunlara, elbette kanar… Bir defa Yağmurların nişanında ne olup bitti ise en ince ayrıntısına kadar anlatılmıştır ve Gelin artık Damat’a patlamaya hazırdır, benim Yağmur'dan ne eksiğim var diye... Aslında Gelin evinde kolaylıkla yapılacak bir nişan merasiminin boyutu/ebatı değişir. ‘Hayır, biz bu nişanı salonda yapacağız’ denmeye başlar. Zavallı Damat, boynunu bükmek zorunda kalır ve nihayetinde koca salon kiralanır. Ne olacak canım! Sonunda ölüm yok ya(!)

Bu yeter mi elbette yetmez. Zira Yağmurların nişanında vardır da vardır. Bir defa nişan elbisesi diye bir şey var; olmazsa ASLA OLMAZ! OLMAZ KARDEŞİM OLMAZ! O-L-A-M-AZ! Allah’ın emri (haşa). 

Neyse bir de nişan elbisesi alınır veya kiralanır. Zavallı Damat, almak ile kiralamak arasında bocalır, durur. Zira o elbiseye verilecek kira parası ile o elbisenin satın alınması durumundaki verilecek para arasında çok az  bir fark vardır. Velhasıl-ı kelam, nişan elbisesi ya alınır ya da kiralanır. Çokları almak zorunda kalır. Zira saklanacaktır o muhterem elbise! Anılar biriktirilecektir bu gidişle gidilemeyecek zamanlara....

Dert biter mi, elbette bitmez. Bu işin bir de kuaförü var. Nişan elbisesi giyilecek, kuaföre gidilecek, birkaç saat kuaför uğraşacak, sonra gariban Damat, arabayla (Arabası var mı, yok mu kimin umrunda...) gidip gelini kuaförden alacak, kuaför parası verilecek, kuaför; hani benim bahşişim diyecek, zavallı Damat; boyun büküp bahşişi uzatacak, yetmeyecek; kapıda çoluk çocuk arabanın önünde bekliyor olacak ve onlar da bahşiş aldıktan sonra nihayet Gelin ve Damat, nişan merasimi için salona doğru o muhterem(!) yolculuğa çıkacak.

Bir defa bu tür merasimlerde siz ne yaparsanız yapın, illa ki aksaklıklar olur, her şeyi dört dörtlük yapsanız bile... Sizin yapacak hiçbir şeyiniz yoktur. Neyse efendim, anlatmaya devam…

Davetliler salona geç kalmış olabilir, henüz gelmeyen ve aslında gelecek olan, kendini assolist sanıp en son gelen, gelme niyeti olmayıp mecburen gelen, gelip de gelmek istemeyen, ben geldim de ne işim var burada diye içten içten hesap yapan vardır vs. Gelin ve Damat, araç içinde sakin bir yerlerde beklemeye koyulur. Ne zaman ki salondaki ajanlardan(!) ‘artık gelin, gelebilirsiniz’ komutu alınır, işte o zaman gidilir; geçilir o salona.

Asıl merasim şimdi başlar. Damat, nişan için  bir orkestra ayarladı ise ne ala! Ayarlamadı ise, naneyi yedi demektir. Çünkü Yağmurların nişanında orkestra da vardır. Sizinkinde olmadığı için dert yanan çok olur. Fısıldaşmalar ayyuka çıkar: “Ay kız, Yağmurların nişanı çok daha güzeldi. Ay kız, bu ne biçim nişan. Yağmurların nişanında Gelin ve Damat içeriye girdiğinde görseydin, ne kadar güzel, görkemli bir görüntü çıkmıştı ortaya. Ay kız, ben hiç beğenmedim. Ay kız, Yağmurun nişan elbisesi ne kadar da görkemli idi öyle; seninki neden böyle? … ”

Bu ve buna benzer sözler duyarsın, ancak damatsın veya gelin! Moralini bozmamaya çalışırsın, neticede bu kadar insan senin için, nişan merasimin için gelmiştir dersin. Ancak bunlar bir yere kadar. Çünkü Yağmurun nişanı Gelin ve Damadın peşini bırakmaz. Zira Yağmurun nişanında hediyelikler vardır; sizin
kinde yoktur! Yağmurun düğününde çiçekler doldurmuştur her yeri; sizinkinde bir iki tane vardır! Yağmurun nişanında ve  düğününde kainatta Allah ne verdi ise vardır da vardır... Siz de yoksa eyvah ki ne eyvah!


Gelirler kulağına fısıldarlar; şu eksik bu eksik, bu neden böyle, şu neden şöyle diye… İçinden soğuk fırtınalar kopar ama yüzünde yalancı bir gülümsemeyi eksik etmemen gerektiğini bilirsin.

Yağmurun nişanında fotoğraf çekimi de vardır. Kahrolası Yağmur kâinatta ne varsa nişan salonuna sığdırmıştır aslında... Koca bir nişan pastası da varsa çok da şaşırmayın, yağmur bu; yapar mı yapar! Tamam da Yağmur yapmışsa seninkinin de yapası tutuyor işte! Seninkinin yapası tutmasa da etrafındaki çok mübarekler(!) kulağına fısıldayıp onu da yoldan çıkarıyorlar neticede. Eeee beşer bu... Şaşar mı, şaşar... Şaşmaz mı?

Tatlılar dağıtılır, COCA COLAlar içilir, oyunlar oynanır, bol bol fotoğraf çekilir ve videolar kayda alınır. Sen istediğin kadar eşinin ve kendinin fotoğraflarını sosyal medyada paylaşma...  Alası yapılır o gün ruhun bile duymaz... Zira herkesin elinde bir telefon -ki bazılarının telefonu kendisinden büyük- ve kamera Damat ve Gelin’i mercek altına almıştır. 


Sonra bir de salonda çekilen fotoğrafların dışında bir de NİŞAN DIŞ ÇEKİMİ de yapılması şarttır! Yapılmazsa büyük eksiklik. Abdesti kaçar bu işin! Hem büyük ihtimal Yağmurlar da yapmıştır! Kesin yapmıştır canım! Yapmazsa olmaz… Olur mu? Hayır, canım! Mümkün değil olmaz, olamaz! O koca nişan elbisesi ile orası senin, burası benim fotoğraf çekimi için çeşitli mekânlar dolaşılır. Ha bu arada Gelin tarafından illa ki biri vardır yanınızda! Zira siz bilseniz bile, bil-e-mezsiniz! Hayır, canım; illa ki Gelin tarafından birinin yanınızda olması lazım. Adetler böyle…

O gün (nişan günü) büyük ihtimal Gelin ve Damat’ın baş ağrısı akşamın geç vakitlerine kadar devam eder. Gelin ve Damat o gün nişan merasimini atlattığı için şükreder. Gelin evine bırakılır, Damat evine döner. Ancak Yağmur ne gelinlerin ne de damatların peşini bırakmaz. Devamı daha sonra...


Not:  Bu yazımızdaki Yağmur, rastgele seçilmiş bir kurbandır ve şimdiden tüm Yağmurlardan özür dileriz. 


( Siz Siz Olun Yağmurların Düğününe Gitmeyin başlıklı yazı Ethem BABRAK tarafından 19.03.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu