Günümüzde İslam coğrafyasındaki kargaşa, Müslümanların birbiriyle savaşması ve düşmanların İslam’a saldırıları, ümmetin durumu hakkında derin bir muhasebeye ihtiyaç olduğunu göstermektedir. Filistin’de yaşanan soykırım, İslam ülkelerinde kardeşin kardeşe düşman edilmesi, fitnenin ne kadar derinleştiğini gözler önüne sermektedir. Ancak bu süreçte temel bir sorun, Müslümanların Kur’an’dan uzaklaşarak mezhep farklılıkları ve hadis yorumları üzerinden ayrışmalarıdır.Kur’an, İslam’ın din konusunda uyulması yeterli kaynağıdır. Allah’ın kelamı olan Kur’an, doğrulukta ve rehberlikte bir eksiklik içermemektedir:
> "Tanrı'dan daha doğru sözlü kim olabilir?" (Nisa Suresi, 4:87)
Bu ayet, Müslümanların doğruluğu Allah’tan aramaları gerektiğini ve Kur'an'dan başka bir kaynağı din için geçerli kabul etmemeleri gerektiğini açıkça ifade etmektedir. Kur’an, Müslümanların birlik ve beraberlik içinde yaşamalarını, adaleti gözetmelerini, zulme karşı durmalarını ve Allah’a tam bir teslimiyet içinde olmalarını emreder.
Bugün Sünni ve Şii mezheplerinin birbirini reddetmesi, hadisler üzerinden ayrışmalar ve birbirine düşmanlık, İslam’ın özüne aykırıdır. Her iki taraf da kendi görüşünü dinin asli kaynağı gibi sunmakta, Kur’an’ı yeterli görmemektedir. Oysa Allah, doğruluğun yalnızca kendisinde olduğunu vurgulamaktadır. Müslümanlar, aralarındaki ihtilafları çözmek için Kur’an’a dönüp yeterliliğini kabul etmelidirler:
> “Ey iman edenler Tanrı'ya ve elçiye ve sizden olan buyruk sahiplerine itaat edin. Eğer bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz onu Tanrı'ya ve elçiye götürün. Eğer Tanrı'ya ve ahiret gününe inanıyorsanız bu daha hayırlıdır ve sonuç bakımından daha güzeldir.” (Nisa Suresi, 4:59)
Her iki mezhebin de recm terörüyle kadınları diri diri toprağa gömmek, onları baskı altına almak gibi uygulamaları, İslam’la bağdaşmayan bir durumdur. Kur’an, cahiliye döneminde yapılan bu tür uygulamaları açıkça yasaklamış ve kınamıştır:
> “Ve diri diri gömülen kız çocuğuna sorulduğu zaman...” (Tekvir Suresi, 81:8)
Kadınlara zulmeden, onların haklarını gasp eden bir toplum, İslam’ın ruhuna aykırı davranmaktadır. Müslümanlar arasında bu tür zulümlerin yapılması, İslam’ın mesajına savaş açmak anlamına gelir. Oysa gerçek bir Müslüman, Kur’an’ı yeterli görür ve adaleti gözetir.
Kur’an’ı yeterli görmeyenler, Allah’ın sözünün üzerine insan sözlerini koyanlar, din adına insanları ayrıştıranlar, İslam’a en büyük zararı vermektedir. Müslüman olduğunu iddia eden bir kişinin, Kur’an’ı yeterli görmeyerek savaş açması kabul edilemez. Allah, Kur’an’da açıkça Müslümanlara şu şekilde seslenmektedir:
> “Ey iman edenler Tanrı'ya ve elçiye ve sizden olan buyruk sahiplerine itaat edin. Eğer bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz onu Tanrı'ya ve elçiye götürün. Eğer Tanrı'ya ve ahiret gününe inanıyorsanız bu daha hayırlıdır ve sonuç bakımından daha güzeldir.” (Nisa Suresi, 4:59)
Ancak bu itaatin sınırları, Kur’an’a uygunlukla ölçülmelidir. Hadisler ya da mezhepsel görüşler, terk edilmelidir. Zira Allah, Kur’an’da şu şekilde buyurur:
> “Biz Kitap’ta hiçbir şeyi eksik bırakmışızdır.” (En’am Suresi, 6:38)
Müslümanların kurtuluşu, mezheplerden ve ihtilaflardan uzak durarak Kur’an’a dönüp yeterliliğini kabul etmelerindedir. Müslümanlar, Allah’ın rehberliğini ve Kur’an’ın yeterliliğini kabul ederek aralarındaki fitneleri sona erdirmelidir. Birlikte hareket ederek zalimlere karşı durmalı, Filistin’deki, Arakan'daki zulme, İslam coğrafyasındaki fitneye ve Müslümanların bölünmüşlüğüne son vermelidir.
> “Ve Tanrı'nın ipine topluca yapışın ayrılmayın.” (Al-i İmran Suresi, 3:103)
Bu ayet, Müslümanlar için en önemli mesajlardan biridir. Allah’ın ipine sımsıkı sarılan bir ümmet, zalimlere karşı dimdik ayakta duracak ve Kur’an’ın rehberliğiyle huzura kavuşacaktır.
İslam, ayrışma değil birlik dinidir. Müslümanlar, Kur’an’ı yeterli görerek aralarındaki ihtilafları çözmeli ve kardeşlik hukukunu yeniden inşa etmelidir. Kur’an’a hadislerle savaş açanların saygı beklemesi, İslam’a aykırıdır. Müslümanlar, Allah’ın sözünün üzerindeki her türlü insan sözünü reddederek Kur’an’a sarılmalı ve dünyada adaleti yeniden tesis etmelidir.
(
Küfür İslam Ve Müslümanlar Arasındaki Fitne Ve Çıkış Yolu başlıklı yazı
muhammed-ridvan-kaya tarafından
20.03.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.