Kurana Davet Cemaat Kurmak Ve İtaat Anlayışının Eleştirisi
İslam’ın temel ilkelerinden biri, insanları sadece Allah’a yönlendirmektir. Bu ilke, bütün nebilere verilen kitaplarda açık bir şekilde yer almakta olup, Kur'an'da da sıkça vurgulanmıştır. Ali İmran Suresi 79. ayette, Tanrı’nın kendisine kitap, hüküm ve nebilik verdikten sonra hiçbir insanın, "Bana kul olun" diyerek insanları kendisine yönlendiremeyeceği, bunun yerine onları yalnızca Allah’a davet etmeleri gerektiği belirtilmiştir: “Tanrı'nın ona kitap ve hüküm ve nebilik vermesinden sonra hiçbir insan insanlara Tanrı'yı bırakıp bana hizmet edin demez. Fakat öğrenip öğrettiğiniz kitap gereğince Rabbe halis kullar olun” (Ali İmran, 79)
Bu ayet, insanları Allah’a kul olmaya davet etmenin birincil sorumluluk olduğunu belirtirken, dinin özünden sapmamak gerektiğini de ifade eder. Bu bağlamda, bir kişiyi ya da grubu, kendi fikirlerine ve öğretilerine davet etmek, İslam’ın özüne ters düşen bir tutum olarak değerlendirilmelidir. Kur'an'ın yeterliliğini savunan bir kişi, dini anlayışını sadece Kur'an’a dayandırmalı ve insanları da bu doğrultuda Allah’a yönlendirmelidir. Kur'an, tek bir kaynağa, yani Allah’ın kelamına dayanan bir inanç sistemini önerir. Nebiler dahi insanları sadece Allah’a davet etmişlerdir. Kimseye, "Bize hizmet edin" dememişlerdir. Bu, cemaat kurmanın ve insanları körü körüne itaat etmeye yönlendirmenin İslam'a uygun olmadığı anlamına gelir. Dini cemaatler, insanların akıllarını kullanmadan, sorgusuz bir şekilde itaat etmelerini sağlamaya çalıştıkları zaman, aslında şirk bir tavır sergilemiş olurlar. Çünkü burada birey, Allah’ın emirlerini değil, cemaatin liderinin otoritesini kabul etmeye zorlanmaktadır. Kur'an’ı yeterli gören bir kişi, cemaat kurmak yerine insanları sadece Allah’a yönlendirmekle yükümlüdür. Bu, insanların bireysel olarak Kur'an’ı anlamalarını, akıllarını kullanarak doğruyu bulmalarını teşvik etmeyi gerektirir. Bir kişi, insanları sorgusuz bir itaat anlayışına sürüklemek yerine, onlara özgür düşünmeyi, kendi akıllarını kullanarak Allah’a kul olmayı öğretmelidir. Kur'an’a davet edilen insanlar, yalnızca Allah’a teslim olmalıdırlar. Bu, akıllarını kullanarak doğruyu ve yanlışı ayırt etme sorumluluğunu taşır. Bir kişi, başkalarına kendi görüşlerini dayatmak yerine, onları yalnızca Kur'an’a davet etmelidir. Cemaat kurmak, akıl ve irade dışı bir itaat anlayışıyla insanları bir araya getirmek, İslam’ın özünden sapmaktır. Bu anlayış, bireylerin özgür iradelerini, düşüncelerini ve inançlarını kısıtlar. Kur'an’ın, insanları Allah’a davet etmekten başka bir amacı yoktur. İslam’a dair her şey, insanın özgür iradesine dayalıdır. Dolayısıyla, bir kişinin liderlik iddiasıyla cemaat kurması veya insanları sadece kendi görüşlerine itaat etmeye zorlaması, İslam’a aykırıdır. İnsanlar, yalnızca Allah’a kul olmalı, akıllarını kullanarak Allah’ın emirlerini yerine getirmeye çalışmalıdırlar. Kur'an, insanları sadece Allah’a davet etmeyi ve bireylerin özgür iradelerini kullanarak doğruyu bulmalarını sağlamayı öğütler. Cemaat kurmak, insanları körü körüne itaat etmeye yönlendirmek, İslam’ın özünden sapma anlamına gelir. Ali İmran Suresi 79. ayet, bu gerçeği açık bir şekilde ifade eder: Tanrı’nın elçisi, insanları sadece Allah’a yönlendirmekle yükümlüdür, kendisine değil. Kur'an’ı yeterli gören bir kişi, sadece Allah’a davet etmeli ve insanları akıllarını kullanmaya teşvik etmelidir. Bu, gerçek anlamda bir İslam’a davet anlayışıdır ve insanlara doğru yolda rehberlik etmektir.
(
Kurana Davet Cemaat Kurmak Ve İtaat Anlayışının Eleştirisi başlıklı yazı
muhammed-ridvan-kaya tarafından
23.03.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.