Makale / Araştırma

Eklenme Tarihi : 29.03.2025
Güncelleme Tarihi : 29.03.2025
Okunma Sayısı : 219
Yorum Sayısı : 0
Merhametli ve Bağışlayan Tanrı'nın İsmiyle 
Kur’an-ı Kerim, insanlara rehberlik eden en temel kaynak olarak Allah’ın kelamıdır. Ancak tarih boyunca, çeşitli din adamları ve gelenekçi otoriteler, İslam’ı kendi yorumları ve çıkarları doğrultusunda şekillendirmiş, halkı Kur’an’dan uzaklaştırarak, yerine karmaşık bir gelenek dini inşa etmişlerdir. Bu anlayış, toplumu bilgiye ve sorgulamaya kapalı tutarak, bir sınıfın ayrıcalıklarını sürdürmesine olanak sağlamaktadır.
Kur’an’ın yeterliliğini kabul etmek, “gelenekçi alim” ve “şeyh” sınıfı için büyük bir tehdit oluşturur. Çünkü bu sınıf, dinin aslını halktan gizleyerek milyonlarca detayı içeren mezhep ve hadis kültürüyle bir otorite kurmuştur. Ellerindeki güç, dinî bilginin halkın erişimine kapalı kalmasına bağlıdır. Bu kişiler, Kur’an merkezli bir İslam anlayışına geçilmesi durumunda;
- Şeyhlik, hocalık gibi otoritelerinin sona ereceğini,
- Cemaate olan ihtiyaçların azalacağını,
- Kendilerine ekonomik ve sosyal ayrıcalık sağlayan sistemin çökeceğini bilirler.
Bu durum, tıpkı İncil’in halkın anlayacağı dillere çevrilmesine kilisenin karşı çıkmasına benzer. Kilise, İncil’in halkın dilinde okunmasıyla ruhban sınıfının otoritesinin son bulacağını anlamış ve bu yüzden bu çevirilere uzun süre direniş göstermiştir. Aynı durum bugün, İslam dünyasında da yaşanmaktadır.
Kur’an-ı Kerim, insanlara açık ve anlaşılır bir şekilde hitap eden bir rehberdir:
> “Bu insanlara bir açıklama ve takva sahipleri için yol gösterme ve öğüttür .” (Âl-i İmrân 138)
Ancak gelenekçi din anlayışı, bu açıklığı gizlemeye ve Kur’an’ın yalnızca Arapça okunmasını teşvik etmeye çalışır. Bunun amacı, halkın Kur’an’ı anlayarak, bu ayrıcalıklı sınıfın gereksiz olduğunu fark etmesini engellemektir. Eğer insanlar Kur’an’ı kendi dillerinde okuyup anlarlarsa;
1. Şeyhlerin, hocaların, tarikat liderlerinin otoritesi sorgulanacak.
2. Mezheplerin ve hurafelerin oluşturduğu karmaşık yapı çökecek.
3. İnsanlar, dinî liderlerin sözü yerine doğrudan Allah’ın kelamına yönelerek İslam’ı saf haliyle öğrenmeye başlayacak.
4. Siyasiler, halk üzerindeki dinî baskıyı kullanarak yönlendirme yapamayacak.
Bu durum, halkı Kur’an’dan uzaklaştırmaya çalışanların ekonomik ve sosyal düzenini alt üst edecektir. Onların geçim kaynağı olan kitaplar, kurslar, dergahlar boş kalacaktır. İnsanlar, dini öğrenmek için aracılara değil, doğrudan Allah’ın kitabına yönelecektir.
Kur’an, tarih boyunca terk edileceğini ve bu durumun büyük bir sapmaya yol açacağını haber vermiştir:
> “Ve Resul: Rabbim şüphesiz kavmim bu Kur'an'ı terk edilmiş edindiler dedi.”(Furkan 30)
Bugün, Kur’an yerine hadis, mezhep ve gelenek dinine dayalı bir anlayış hakimdir. Bu anlayış, Allah’ın hükmüne ortak olmaya çalışan müşrik bir zihniyeti temsil eder. Halbuki Allah, hüküm koymada ortağı kabul etmez:
> “Hüküm yalnızca Tanrı'nındır.” (Yusuf 40)
Kur’an, saf ve tevhid inancını koruyarak insanları doğru yola iletmek için gönderilmiştir. Gelenekçi anlayışın karmaşıklığına son vermenin yolu, Allah’ın kitabını merkeze almaktır. Bu dönüşüm, yalnızca bireysel bir eylem değil, aynı zamanda toplumsal bir uyanışı da beraberinde getirecektir.
Kur’an, herhangi bir aracıyı gerektirmeyen bir kitap olarak indirilmiştir:
> “Şüphesiz ki Kur'an'ı öğüt için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?” (Kamer 17)
Halk, Kur’an’ı anlayarak okuyup uyguladığında, ne şeyhlere, ne tarikatlara, ne de karmaşık mezhep kurallarına ihtiyaç kalacaktır. Bu da yalnızca İslam’ın özüne, tevhid inancına dönmekle mümkündür. Gelenekçi din anlayışı, halkı Kur’an’dan uzaklaştırarak, kendine bir otorite alanı yaratmıştır. Ancak Kur’an’ın yeterliliğini kabul eden bir toplumda bu otoritenin yeri yoktur. İslam’ı, Allah’ın kitabından öğrenmek, her Müslümanın birincil görevi olmalıdır. Kur’an’a dönüş, bireysel ve toplumsal aydınlanmanın anahtarıdır.
> “Ve böylece ortakları ortak koşanların çoğuna evlatlarını öldürüp mahvetmeyi ve kendi dinlerini karıştırmayı hoş gösterdi. Eğer Tanrı dileseydi bunu yapamazdılar. O zaman onları iftiralarıyla bırak.” (En’âm 137)
Artık tercihimizi yapmalıyız: Kur’an’ın saf tevhid dini mi, yoksa hurafelerle dolu gelenekçi din mi?
( Kuran Merkezli İslam Ve Gelenekçi Din Anlayışı başlıklı yazı muhammed-ridvan-kaya tarafından 29.03.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu