İslam’a göre, elçilik görevi, Allah tarafından seçilen ve toplumlarına Allah’ın mesajını iletme sorumluluğu verilen özel bir görevdir. Elçiler, insanlık için en önemli şahsiyetlerdir ve her biri Allah’ın emirlerini ve rehberliğini, insanlara doğru bir şekilde iletmekle yükümlüdür. Ancak elçilerin durumu, farklı İslam mezheplerine ve anlayışlara göre farklı şekillerde ele alınmaktadır. Bu makalede, Sünnilik inançları ve Kur'an'a dayalı yaklaşımlar arasında elçilerin durumu ve hatalarına dair farklar üzerinde durulacaktır.
Sünnilik anlayışına göre, elçiler seçildikleri andan itibaren Allah tarafından korunurlar ve onlara düşebilecek her türlü günah işleme durumu, Allah tarafından engellenir. Ancak, Sünniliğe göre, elçilerin halvetlerinde küçük hatalar veya "zelle" adı verilen nâdir yanlışlıklar yapmaları mümkündür. Bu küçük hatalar, elçilerin insan olduklarını göstermek için bir hikmetle meydana gelir. Allah, bu hataları düzeltir ve elçilerin doğru yolda kalmalarını sağlar. Nureddin es-Sabûnî'nin Mâturidiyye Akaidi adlı eserinde bu görüş açıkça belirtilmektedir.
Ehlisünnete göre elçiler, elçi olmadan önce çok nâdir küçük hatalar yapmaları mümkün ise de elçi olmalarıyla birlikte halleri Allah tarafından düzeltilir. Elçi olduktan sonra ise kesin olarak günah işlemezler. Ancak, birtakım hikmetlere uygun olarak kendilerinden zelle denilen küçük hatalar meydana gelebilir (Nureddin es-Sabûnî, Mâturidiyye Akaidi).
Kur’an’a göre ise elçilerin durumu farklıdır. Elçilerin insan olmaları, onların da zaman zaman hata yapabileceği anlamına gelir. Elçiler, elçi olmadan önce de, elçi olduktan sonra da günah işleyebilirler. Bu anlayış, Kur’an'ın farklı ayetlerinde dile getirilmiştir. Kur’an, elçilerin Allah’tan aldıkları vahiy doğrultusunda insanlara doğruyu ilettiklerini vurgulamakla birlikte, onların da bazen hatalar yapabileceğini kabul eder.
Örneğin, Duhâ Suresi'nin 7. ayetinde, "Ve seni yoldan sapmış bulup doğru yola iletti." ifadesiyle, Nebimiz Muhammed'in elçi olmadan önce yoldan sapmış olduğu belirtilmektedir. Bu, Nebimiz Muhammed'in insan olmasından kaynaklanan bir eksikliktir ve onun Allah tarafından doğru yola yönlendirilmesi gerektiğini ifade eder.
Ayrıca Şûrâ Suresi'nin 52. ayetinde de, "İşte böyle sana emrimizden bir ruh vahyettik. Sen kitap nedir ve iman nedir bilmezdin. Fakat onu kullarımızdan dilediğimizi onunla doğru yola ilettiğimiz bir ışık yaptık." ifadesi yer alır. Bu ayet, Nebimiz Muhammed'in ilk başta Allah’ın vahyiyle tanışmadığına ve onun da bir öğrenme süreci yaşadığına işaret eder.
Kur’an'a göre elçilerin, özellikle Nebimiz Muhammed’in, zaman zaman hata yaptıkları, günah işledikleri ve hatta Allah’tan bağışlanma dilemeleri gerektiği görülür. Muhammed Suresi’nin 19. ayetinde, "Bil ki Tanrı'dan başka tanrı yoktur. Ve kendi günahın için ve inanan erkekler için ve inanan kadınlar için mağfiret dile ve Tanrı dönüp dolaşacağınız yeri ve varıp duracağınız yeri bilir." ifadesi, Nebimiz Muhammed'in günahlarının Allah tarafından bağışlanması gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır.
Sünnilik inancına göre ise, elçiler bu tür günahları işleme durumu göstermezler. Onlara göre, elçilerin her davranışı, en mükemmel davranışlardır. Ancak Kur’an'da bu tür ifadelerin bulunması, elçilerin de insanlar gibi günah işleyebileceklerini ve Allah’tan mağfiret dilemeleri gerektiğini gösterir.
Bazı gelenekçi düşünce yapıları, hadisleri Kur'an’ın yerine koyarak, elçilerin günahsız olduğuna dair görüşleri savunurlar. Bu düşünürler, hadisleri, Kur'an’daki bazı ayetlerle çelişen bir konumda bulsalar da, hadislerin bu ayetleri "neshedip" geçersiz kıldığını iddia ederler. Bu tür bir anlayışa sahip olanlar, geleneksel olarak elçilerin mutlak olarak hatasız ve günahsız olduklarını savunurlar.
Ancak, Kur’an-ı Kerim'de yer alan birçok ayet, bu tür bir görüşü çürütmektedir. Ali İmran Suresi’nin 78. ayetinde, "Ve şüphesiz onlardan bir grup siz kitaptan sanasınız diye dillerini eğip bükerler ve o kitapta yokken Tanrı katındandır derler. Oysa o Tanrı katından değildir. Ve Tanrı hakkında bilerek yalan söylerler." ifadesi, bazı kişilerin kendi görüşlerini veya yanlışlarını Allah’ın kitabıymış gibi sunmalarını eleştirir. Bu tür yanlışlıkların, insanların inançları üzerinde olumsuz etkiler oluşturabileceği vurgulanmaktadır.
Sonuç olarak, İslam’da elçilerin durumu, Sünnilik ve Kur’an’a dayalı görüşler arasında önemli farklar içermektedir. Sünnilik elçilerin insan olduklarını kabul etmekle birlikte, onların hatasız olduklarını savunur. Ancak, Kur’an’a göre elçiler de insanlar olarak, hata yapabilir ve günah işleyebilirler. Her iki görüş de kendi içinde mantıklı argümanlar sunsa da, Kur’an’daki öğretiler, elçilerin insan yönünü ve bu yönün Allah’ın rahmetiyle düzeltilmiş olduğunu ortaya koyar.
Kur’an’da elçilerin de insan olduğu ve bazen hata yapabileceği vurgulansa da, her halükarda onların doğruyu gösterme görevi ve Allah’a olan sadakatleri tartışmasızdır. Bu farklı bakış açıları, İslam düşüncesinde farklı anlayışların varlığını ve bunların derinlemesine incelenmesi gerektiğini gösterir.
(
İslamın Temel Kavramları Ve Elçilerin Durumu Üzerine Bir İnceleme Sünnilik Ve Kuran Perspektifleri başlıklı yazı
muhammed-ridvan-kaya tarafından
24.03.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.