Makale / Araştırma

Eklenme Tarihi : 31.03.2025
Güncelleme Tarihi : 31.03.2025
Okunma Sayısı : 135
Yorum Sayısı : 0
İslam’ın tarihsel ve tahrifatı çok sayıda mezhep, tarikat ve cemaatin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Bu çeşitlilik, zamanla dinin özünü ve öğretilerini farklı şekillerde yorumlayan grupların oluşmasına sebep olmuştur. Ancak, İslam’ın ilk yıllarındaki temel öğretileri ve Kur'an'ın sunduğu evrensel mesaj, bu farklılıkların kaynağında ne kadar yer bulmuştur? Özellikle, hadislerde geçen "Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacak, bunlardan bir fırkası ehl-i necat olacaktır" ifadesi üzerine yapılan yorumlar, dini bölünmenin ve mezheplerin varlığını meşrulaştırmaya mı yönelik, yoksa doğrudan bir sapma ve yanlış yorum mu teşkil etmektedir?
Hadis literatüründe yer alan bu tür ifadeler, gelenekçi akımların ve mezhep ayrımlarının temellerini atmıştır. Özellikle Tirmizi'nin ve İbnü’l-Mace'nin rivayet ettiği hadisler, zamanla "Ehl-i Sünnet" anlayışını şekillendiren, bu yolu takip edenlerin kurtuluşa ereceği, diğerlerinin ise sapkınlık içinde olduğu yönünde bir kanaate yol açmıştır. Ancak, bu rivayetlerin Kur'an ile ne derece örtüştüğü sorgulanabilir. Kur'an'da "sünnet" kelimesi sadece Allah’ın sünnetiyle (yani Allah’ın belirlediği yasalar) ilişkilendirilmiştir ve bu kavram, insanların davranışlarını şekillendirecek bir model olarak kullanılmıştır. Nebimiz Muhammed’in sünneti, hadislerde geçen anlamıyla, Kur'an’da açıkça tanımlanmış ve onaylanmış bir öğreti değildir. Dolayısıyla, sünnetin, cennete girecek olanların belirleyicisi olacağı düşüncesi gerçeği yansıtmamaktadır.  
Kur'an, toplumsal parçalanma ve fırkalara ayrılma konusunda net uyarılar içerir. Mu’minun Suresi’nin 53. Ayetinde, "İşlerini aralarında parça parça ayırdılar. Her grup yanlarındaki nedeniyle sevinmektedir." denir. Bu ayet, gelenekçilerin, tarikatların, mezheplerin ve fırkaların dinî öğretileri kendi isteklerine göre şekillendirmesinin, İslam'ın özünden sapma anlamına geldiğini açıkça gösterir. Her bir grup, kendi elindeki kitaba ve öğretiye tutunarak, kendi “doğru” yolunu savunur, diğerlerinin yanlış olduğu iddiasında bulunur. İşte bu, ayette geçen "yanlarındaki nedeniyle sevinmektedir." durumu yansıtır. Bu sevincin kaynağı, kendi grup ve mezheplerinin doğru yolu bulduklarına inanıyor olmalarıdır. Ancak, bu sevinç ve gurur, Kur'an’ın öğrettiği birlik ve beraberlik anlayışıyla çelişmektedir. Çünkü Kur'an, ümmetin birleşmesini ve farklılıkların bir kenara bırakılmasını öğütler. Oysa hadis ve diğer rivayetlerle şekillenen mezhepçilik, bu birliği zedelemiş ve yerine ayrılıklar oluşturmuştur.  
Bugün Sünnilik ve diğer mezheplerin savunucuları, bu fırkalara ayrılmanın, İslam’ın özüne uygun olduğu yönünde savunmalar geliştirmişlerdir. Her biri, kendi ekolünü haklı çıkarmaya çalışırken, Kur'an’da yer almayan veya daha doğrusu Kur'an'a aykırı olan birçok geleneksel öğretiyi dayanak olarak kullanmaktadır. Fakat bu durumu savunmak, bir tarihi gelişim değil dini anlamda büyük bir sapmadır.
İslam, tek bir öğretiye dayalıdır; o da Allah’ın gönderdiği vahiydir. Herhangi bir mezhep, tarikat veya fırka, bu vahyin özünü kendi perspektifine göre yorumlayarak, dinin özünden sapmış olabilir. İslam’ın gerçek yolunu arayanlar, tüm bu mezhepsel ayrımlardan sıyrılarak, yalnızca Kur'an’a dayalı bir anlayış benimsemelidir.
Kur'an, insanları birleştiren, onları Allah’a kulluğa çağıran ve tek bir doğru yola yönlendiren bir kitaptır. Farklı grupların ortaya çıkması, dini inançların özünden sapmalarına, bir kimlik arayışına girmelerine ve sonrasında birbirlerine düşman olmalarına sebep olmuştur. Ayette de belirtildiği gibi, " Her grup yanlarındaki nedeniyle sevinmektedir." bu, gerçek anlamda bir dini bilginin ve vahyin bozulmasıdır. İslam’ın özünü anlamak ve doğru yolu bulmak için, mezheplerin ve fırkaların ötesine geçmek gerekir.
Sonuç olarak, gelenekçilik, fırkalara ayrılma ve her bir grubun kendine özel bir doğru oluşturma çabası, Kur'an’ın öğretileriyle çelişen bir yaklaşım sergilemektedir. İslam’ın evrensel mesajı, bu ayrılıklara karşıdır ve tüm insanları Allah’a ve O’nun vahyine çağırır. Bu nedenle, mezhepsel kimliklerden sıyrılarak, gerçek İslam anlayışına ulaşmak, ancak Kur'an ışığında mümkündür.
( Gelenekçilik Ve Fırkalara Ayrılma İslamın Doğal Bir Sonucu Mu başlıklı yazı muhammed-ridvan-kaya tarafından 31.03.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu