Online Üye
Online Ziyaretçi

Sığamazdım köklerine
bozkırların
Büyürdüm
demir kokulu çökeltilerde
Hapsolduğum
kıyamet yurduydu
Son günlere
saklanmış
Eşelerken Ergenekon’un
tenini
Coşardım
akın akın
Tanrı
Dağları’nda…
Sarılırdım
firari huzura
Fergana
Vadisi’ne yuva yapmış
Islık
çalarken Moğol kartalları
Cıvıltı
olurdu serçelere haşmetli sesler
Dinerdi kayaların
bağırışları bile
Yalnızca
esenlik konuşurdu
Tanrı
Dağları’nda…
Kıvrılırdı
rüzgarlar çayırların perçemine
Yayılırdı ipeksi
tütsüler İpek Yolu’nda
Taşınırken
hayaller deve sırtında
Sürüklenirdi
güneş yularından
Göz kırpardı
Semerkant Pamir’e
Tanrı
Dağları’nda…
Kurt sütü
akıtırdı ak bulutlar
Geceye
aydınlık süren
Karışırdı sesim hudutsuz ulumalara
Tanrı Dağları’nda…