hangi yola girdiysem, sensizlikten başka hâlime rastlayamadım. gitmemen için ürettiğim bahaneler, yüzümdeki çizgilerden okunacakmış meğer..
bir bavul dua içimde, serpiştiriyorum geçtiğin her yere.. dedim, ’’ vazgeçmek neyime? ’’ umut ektiğim bu şehrin topraklarını, beyhûde mi sürüyorum elime yüzüme..
hangi kıbleye dönsem, feryâdımın seccadesi boş… zamanın mahpus tesbihinde, gözyaşlarım boncuk boncuk düşüyor, her biri senin ismine dokunarak.
dedim,
" hasret, avucuma dökülen bir sadaka " öyle mahzun, öyle geri dönmez bir ağırlık. zamanın kör bıçağı, saatlerin nabzında gezinirken yokluğunun gölgesini sırtıma serip de yürüyorum..
hangi aynaya varsam, suretimin ardında bir boşluk saklı… adını andıkça, harflerin omuzları düşüyor, kelimelerim ise ardında bıraktığın soğukta üşüyor.
rüzgâr, eski bir dua gibi dolanıyor içimde, her nefeste adını tersine okuyorum. göğsümde zamansız bir gurbet, içimde mekansız bir hicret büyüyor.
dedim, " unutmak, kendi içime kazıdığım bir kıble " her adımda, tenhâ bir minareden ezan gibi düşüyor sesin gönlüme.
zamanın nasır tutmuş avuçlarında, yüzüne değmemiş bir vakit saklı. dokunsam, paramparça olacak, dokunmasam, bir kıyamet eksik kopacak..
( Eksik Kıyamet başlıklı yazı zamir n'si tarafından 21.04.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. ) Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.