Aç  Şu Kapıyı Gardiyan


Yüksek yüksek duvarlar hür dünyadan ayırır

Buraya düşen kişi  belki aklın sıyırır. 

Boynunu büken mahkum ağlama seni kim kayırır?

Sevilenle arada engeldir her bir duvar. 


Akşam olur kapanır hışımla demir kapı

Sessizliğe gömülür dilsizleşir şu yapı

İçi dışı bir girdap ölçülmez boyu, çapı

Dert, çile, keder, hüzün… Ne ararsan hepsi var. 


Bir hüznün ifadesi gözbebeklerde duran 

Bir keder ki oradan bütün simaya vuran

Yürek midir bu keder üzerine taht kuran?

Söndüremez yangını ne fırtına ne de kar. 


Gözyaşları dökülür kavuşur o hicrana

Özlem mi dersin burda içilir kana kana

Hasretsin ana baba beşikteki yatana

Bir efkar ki dağları bile yerinden yıkar. 


Lokma geçmez boğazdan yudum yudum gam geçer

Hicran bir kanlı tırpan milim milim an biçer 

Demir’den katı yumruk ne alır ne vaz geçer

Damlayan her gözyaşı  yıllarca keder kokar. 


Azar azar çekilir keder dolu şu çaydan

 Hüzün havası dolar derinden çalan neyden

Ne haber var sıladan ne şehirden ne köyden

İç içe dert küpüdür ne kapatır ne açar. 


Söndürme ışıkları bırak yansın gardiyan  

Çığlık çığlık ağlasa ne gören var ne duyan 

Her sabah tekrar tekrar çilelerle uyanan 

El, ayak, göz çaresiz azalar kalmış naçar. 


İşte yine ay sonu bugün yine görüş var 

Hasrete bürününce göz sevdiğini arar

Kalınca boynu bükük kim arar, kimler sorar?

Bilirse ana bilir ne bilsin ki yad, ağyar. 


Gözleri hep yollarda bir ziyaretçi bekler

Yoktur ellerde bir gül  ne de türlü çiçekler

Belki boynu bükülür yeni yeni dert ekler

Yatar kalkar çileynen sanki o olmuştur yar. 


Güneş neden doğmuyor hani şu ay nerede?

Yoksa asılı mı kaldı son gördüğü derede?

Belki bir yastık altı belki çürük sırada 

Zihne dolan hayalden artık olmuştur bizar. 


Gece gündüz hangisi  zaman olmuş dümdüz yol

Cümleler sessiz çıkar konuşmaz ki artık dil

Ümitler de kırılmış  gönül yağmursuz bir çöl

Ona bile razıdır bölmese keskin azar. 


Yorganının altında nice yaşlar dökülür

Çelik gibi irade yavaş yavaş bükülür 

Keder yüklü şu hançer her gün böğre sokulur

Gece dertten hayalet uykular birden kaçar. 


Bırak da derli çalsın dokunmayın sazına

Bülbüller boyun bükmüş inleyen avazına

Var  mıdır ki bir canan katlansın o nazına?

Yaprakları dökülmüş olmuş asırlık çınar. 


Duman duman yükselir her çekişte bin keder

Mahkum eylemiş onu bunca yıllara kader

Belki yitip gidecek ömür olacak heder

Yıllar bir paslı çivi beyne batar ha batar. 


Akrep ile yelkovan kovalamaz birbirin

Zaman bir dipsiz kuyu dibi derin mi derin

Madem ki bir suçlusun üç kuruştur ederin

Saklasan da namını dolaşır diyar diyar. 


Yılların şu çilesi alnında kırış kırış

Zaman geçmek bilmiyor yıllar anlamsız yarış

Bilinmez menzil nere ne zaman ona varış

Nere baksa çıkmaz yol uçurum bütün civar. 


Ondokuzdan yirmiden hüküm vermiş hakim bey

Aylar yıllar geçmiyor peşpeşe durma say

Çile başlar son sözü söylemişse Yargıtay

Koskocaman şu dünya olur ona dar mı dar. 


Umuttur hürriyete açılan tek pencere 

Kırılır birer birer vurulsa da zincire 

Bir affın müjdesine yırtılınca hançere

Birden iklim değişir her mevsim olur bahar. 


Bir gün açılır kapı haydi artık “çık” derler

“Etrafın çelik yapı hepisini yık” derler

“Bitmez yılların bitti geleceğin ak” derler

Yeni bir mahkum gelir eskisi artık çıkar. 


Nuri Baş


Yeni çıkacak İnfaz yasasının hayırlara vesile olması dileğimle.  

( Aç Şu Kapıyı Gardiyan başlıklı yazı Nuri Baş tarafından 29.05.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu