Ne âh vardı hesapta... ne gözyaşı... ne zarar
Oysa şimdi gün akşam güneş gözüme firar...
Bir an uyuyakaldım... avcumdan uçtu ömrüm
Elde mendil, dilde âh; beyhude geçti ömrüm
Ne zaman taş atılsa gamlı köşkümde cama
Sitemler yüklüyordum her heceme, kelâma
Harfler solgun olsa da güzel okurdum amma
Bahtımın kitabını tersinden açtı ömrüm
Elde mendil, dilde âh; beyhude geçti ömrüm
Gülen çehreler gördüm tat aradım dünyada
Ya tarifsiz kâbustu -kan kusturan, rüyada
Ruhuma onmaz çile, yakan dikendi ya da
Kar kokan kardelendi; zamansız açtı ömrüm
Elde mendil, dilde âh; beyhude geçti ömrüm
Yanılıp dosta varsam biçare... bitap düşüp
Beklerdim hatır sorsun dertlerimi bölüşüp...
Sezip hazin hâlimi talihimle gülüşüp
Gölgelere karıştı... gölgemden kaçtı ömrüm
Elde mendil, dilde âh; beyhude geçti ömrüm
Okyanusta gibiyim; gemim harap yan yatık
Liman yakın olsaydı gezmezdim kaşım çatık
Bir nebze neşe buldum ona da hüzün katık...
Kaderin kâsesinden ızdırap içti ömrüm
Elde mendil, dilde âh, beyhude geçti ömrüm
İradem dese dahi "Mücadele et, diren!"
Hazandı hüküm süren çoktan kaçmıştı tren
Yalnızlıktı ruhumu içten içe kemiren
Hakikatli bir yâre, dosta muhtaçtı ömrüm
Elde mendil... dilde âh; beyhude geçti ömrüm
Kaderle kavgamıza deyip "sebeb-i ceza"
Şerh düşüldü dosyama bırakılmadı yaza
Bahtımdı koşup gelen hemen hükmü infaza
Bedeli zâr, affı zor sürgünlük suçtu ömrüm!
Elde mendil... dilde âh; beyhûde geçti ömrüm
Talan oldu her yanı kalp denen arazimin
Keder dolu kefesi takatsiz terazimin
Melül... mahzûn... muzdarip; boynu bükük mazimin
Yitik düşler peşinde hicretti, göçtü ömrüm
Elde mendil... dilde âh; beyhude geçti ömrüm
Bugün hergünkü gibi kalamadıysam metin
Bilin ki çok doluyum imtihanım pek çetin
Çöktü yine üstüme garipliği gurbetin...
Nasibime hep hüzün süzen süzgeçti ömrüm
Elde mendil... dilde âh, beyhude geçti ömrüm
Mecit AKTÜRK