Bu yazı ne bir anı ne de bir mesaj. Bu yazı benim , ve benim gibilerin içinde kalanları. Hayatın yükümlülüğü ve zorluğu arasında ince bir çizgi var, ya ondan mesulsundur ya da onu yapman gerekiyordur. Neden gereklilik diye bir kavram var mesela hiç anlamam. Mesela insan insana sarılmaya gereklilik duyar mı yoksa o ince çizgide ezilip gider mi? Hayat tekrar eskileri karşımıza çıkarır mı? Tekrar karşı karşıya gelir miyiz , tekrar sever miyiz? Neden bazı şeylere cevap bulmak zaman alır? Neden bazı olayların karşısında boğum boğum boğulursunuz da sesiniz dâhi çıkmaz? Neden geçmişe takılıp kalıyoruz pek çoğumuz? Geçmiş çok acıtıyor beni , çok fazla yorgun bedenim. Düşünmekten beynim patlayacak gibi , uyurken bile yorulur oldum. Susturmaya çalıştığımız beynimiz belki de bir şeyler anlatmaya çalışıyordur bize. Düşünceler, kelimeler , görülenler ve yaşanılanların altında ezilip gittiğim aylar. Sıkışıyorum bazen de o kadar sıkışıyorum ki ya diyorum isyan etsem Allah'ın gücüne gidecek devam etsem hep tükeneceğim. Çıkmaz döngü gibi şeyler yaşıyorum ve asla bir ucu yok sonu da yok. Bu düşüncelerimin altında ezilip giderken birde sen yakıyorsun baba. Sadece beden olarak ve sözde varsın çünkü hiç olmadın , olmakta istemedin. Annemin ahlarını gönlünün acılarını hadi bak bu dünyada veremedin veremiyorsun. Öbür dünyada ne yapacaksın? 18 senedir nefes alıyorum, 18 senedir hayatım sürüyor. Peki neden yaşıyorum diyemiyorum? Sen hep bana ve bize ağır bir yük oldun. Yük ağır diye bunu taşıyabiliyoruz anlamına gelmiyor. Neden merhametsizliklerinle boğuyorsun beni? Hep sen gibi biri olmaktan korkardım. Senin kadar merhametsiz anlayışsız değer kıymet bilmeyen vefasız olmadım olmamda. "Kendimi kendim yetiştirdim ben" diyenler neye göre bunu diyormuş bunuda biliyorum. Annemle birlikte büyüdük biz , her şeye rağmen hayatta tuttum onu ve her şeye rağmen güçlü gösterdim kendimi. İçim paramparça hevessiz, umutsuz...

Hayal kurmakta güç gerektiriyormuş ben artık hayal bile kurmuyorum. Bir şeyleri halletmek zorunda değiliz sonuçta, zaten kafamda susmuyor artık sadece saatlerce düşünür oldum. Küçükken de böyleydim konuşmaktan çok çekinirdim korkardım. İlkokul ve ortaokul yıllarımda bir tane bile arkadaşımda yoktu bu yüzden. Sadece susardım. Beni yanlız sanmasınlar diye teneffüslerde bahçede dolaşırdım sınıf arkadaşlarımın görmeyeceği yerlerde. Meğersem özgüvensizliktenmiş. Şimdi de hep evde sessizim. O 4 duvarın içi hep çok huzursuz, çok mutsuz , çok sessiz. Kaybedecek bir şeyimde yok sadece öleceğim günü bekler oldum şu yaşımda. O kadar senelerdir susmuyor ki kafam iş hayatı ev hayatı desen ayrı bir saçmalık. Bu senenin başında ameliyat olduğum dönem beni epeyce yordu ,bitirmişti. Sağlığımı toparlamaya baktım yinede. Sen bir tabak yemeği bile çok gördün baba. Duvarlarda sessiz değil aslında ama bir tek senin bağırışlarını tekrar ediyorlar. Çok erken büyüdüm ben hiçte iyi bir şey değil küçükken hemen büyümek isterdim. 9 yaşımdan bu zaman kadar alt üst oldum. Belki sevgi iyileştirirdi ama aşk dahada öldürücü çıktı. 
( Ailenin İlk Kız Çocuğu başlıklı yazı elzemsel tarafından 11.08.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu