Sabahın ilk saatleriydi.Ben yine ellerim montumun cebinde kendime sarılmış, o bankta otururdum. Tam Sahilin ordaki bank işte! Hani ilk kalbini kırdığım yer. Şu an esiyor hava, sana benzettim.Sen seversin esip gürlemeyi.Uzun,siyah saçlarım savruluyor ,ben dalıp gittim yine o denize.Bak yağmur başladı şimdi,bana beni anımsatıyor.Ben severim ıslatıp yeşertmeyi.Gözlerimin altı morarmış,herkes yorgunluktan der., bense sensizlikten derim. Gözlerimde doluverdi birden. Sen görsen hastalıktan sanırsın, ben özlemekten derim.


Oturdu yanıma bir çocuk, yaşı epeyce küçüktü. Hâlimden de anlamış olacak ki birşey soracaktı
sanırım.


"Aşk nedir abla?" diye sordu.Bir yutkundum.Beklemediğim bir soruydu ama cevabını biliyordum.
Ona dönüp tebessüm ettim. İç çekti ben öyle bakınca. "Birini sürekli yanında istemek midir yoksa kalbin hızlıca çarpması mı?"

Tekrar denize dönüp cevapladım;

-Her ikisi de ufaklık. Gerekirse ağlamak,susmak,bakmaktır.Ama öylece bakmak değil, kalbinin içini görmektir.


Göz bebeklerine bakmaya kıyamıyorsan da ya çok seviyorsundur, ya da..
Birbirimize döndük , göz bebekleri büyümüştü bir anda. Konuştu hafif bir telaşayla.

-Ya da?..


Gözlerimi kıstım.Sanki kader benimle oyun oynuyordu.Susmak istiyordum artık,susmak. Konuşmak acı veriyordu.

 Gözyaşım düşüyordu, çocuk sildi işaret parmağıyla ve yanağımı okşadı.


Şöyle de ekledi;
- Sen çok mu ağladın?


Gözlerimi kısarak cevapladım.
-Evet.


Küçücük elleriyle ellerimi tuttu.
-Annem benim çok iyi sır saklayabildiğimi söyler hep.Benimle konuşabilirsin.


Kafamı öbür yana çevirdim bir süre. Kendimi toparladım ve ona döndüm.
-Tanıştığımıza memnun oldum ufaklık.

Garipsercesine baktı bir süre.
-Sen yarın da burdasın.İstersen gelmeyeyim.Ben zaten öylesine sormuştum.

Gülümsedim;
-İstediğin zaman gel, dilediğin zaman.

Bu sözlerim hoşuna gitmiş olacak ki ağzı kulaklarında gülümsedi.
-Gelirim elbette, benim adım Ulaş.Seninki ne?

Yanağını sıktım ve cevapladım 
-Bende Elzem.

Dememe kalmadan beynimin bana yine oyun oynadığını düşündüm. Çocuk, karşımda oturan çocuk yok olmuştu.

Elimi alnıma dayadım ve bir süre durdum öylece. Kafamı kaldırdığımda akşam olmuştu.


Hava o kadar soğumuştu ki ellerimin kırmızısından anlamıştım,farketmemiştim saatler boyu.

Ayağa kalktım, ayaklarım nereye gitmek istiyorsa oraya gidiyordum.Kumsala girdim, üstümdeki montumu ve ayakkabılarımı çıkarıp savurmuşum.Tam denizin kıyısına geldiğimde olduğum yerde durdum.

Kolye,kolyeyi çıkarıp gökyüzüne baktım.Sonra tekrar kolyeye.Onu ellerimde sıkmaya başlamıştım, çığlıklarım yükseliyordu.Gözyaşlarım birer birer denize düşüyorlardı.Tekrar ileriye gittim.İleriye,daha da ileriye. Artık su beni içine çeker gibiydi.Ben de denizlerin kuralını bozmak istemedim.Yavaş yavaş derinliklere batıyordum.O kadar derindeydim ki , bunu hissedebiliyordum.

Kolye hâlâ elimdeydi.Son kez içini açıp bakmak istiyordum.Ama şuurum yavaş yavaş kapanıyordu.Evet, çırpınmıyordum.Kuralı bozmuyordum.Kimseyi üzmüyordum.Tamamen çıkıyordum hayatından.Herşey dilediğince olsun sevgilim, elveda.

( Elveda. başlıklı yazı elzemsel tarafından 1.08.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu