Aykatun, şu köhne çağın başında,
Bir sis çöktü Tanrı Dağı'n başında,
Sazım alıp ak otağın başında,
Türkçe'den bir ayak açamamışım.
Aykatun, bu zulme dağlar susmuş da,
Tarihler, takvimler, çağlar susmuş da,
Şu köleden dönme beğler susmuş da,
Ben de sırtım dönüp geçememişim.
Aykatun, ok üzre yayı gerdim de,
Düşten ırak, bir dehlize girdim de,
Kaç pınar başında seni gördüm de,
Elinden bir tas su içememişim.
Aykatun, bir kez de bu dağ sayına,
Kurt inerdi Selenge'nin suyuna,
Canım kurban senin Üç Ok soyuna,
Soyunu soyumdan seçememişim.
Aykatun, ne var ki, ikimizin de,
İki urgan bağlı iki dizinde,
Ondan mıdır, bir yol bulup izinde,
At sürüp ardınca göçememişim.
Aykatun, kaç kere yorulmuşum da,
Kaç kere kırılmış, darılmışım da,
En baştan umuda sarılmışım da,
Bu kanlı meydandan kaçamamışım.
Aykatun, bir türkü söyle dilinden,
Türkün söyler olsun Türk'ün ilinden,
Kolum kemend edip ince belinden,
Sarıp sarmalayıp koçamamışım.
(
Uzaktaki Türkün Türküsü başlıklı yazı
Osman Torun tarafından
13.10.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.