Hazan sarısı bakışların parçaladı yüreğimi eylül. Her parçası bir yana dağıldı. En büyük parça ayrılıktı. Diğer kısımlar hicran, hüzün, göz yaşı, veda. Bir araya getirmeye çalıştım parçaları olmadı. Yedi veren gülü sevdamızın dalları kırıldı. Mercan tespihimin ipi koptu. An hazandı, sen yoktun. Hazan sarısı bakışların paçaladı yüreğimi eylül…


Artık, ne erguvanlar var ne ıhlamur kokan zamanlar. Ihlamurlar başka iklimlerde çiçek açıyor. Ben hazan sarısı anlara tutunuyorum. Avuçlarımda yanıyor hatıralar. Yokuşlar öylesine dik, sana gelen cılga dikenli. Geçit vermiyor dağlar. Bir yüreğim kalmıştı senden yadigar, onu da hazan sarısı bakışların parçaladı. Çığlık çığlığa martılar.


Ruhumdun bedenimdin, hâlâ da öylesin; ama beni yürüyen bir ceset yapmaya yetti bu z/amansız firar. Hazan sarısı bakışlarının gölgesi uzun uzadıya vurur iklimime. O sebeple benim için her mevsim sonbahar. Razıyım eylül gülüşlerine yâr. Biliyorsun zaman dar. Akim kalan sevdamıza ıssız dağ başlarında öksüz çeşmeler ağlar…



Bana sözün vardı, ıhlamurlar çiçek açtığında avdet edecektin iklimime. Erguvan mevsiminde yan yana yürüyecektik. Olmadı, bir türlü gerçekleştiremedik ıhlamur kokulu hayallerimizi. Bir kehribar tespihin rengine tutunduk. İçimizde aşka dair tortular. Hep başka iklimlere yağdı yağmurlar. Bize hazan sarısı zamanlar düştü. Düşlerimizi hayra yormadılar, bize hiçbir şey sormadılar.



Vedasız gidişini düşündüm üç gün, üç gece. Yüreğime düştü korlar. Kavrulan yüreğimin bir yerinde, bir katre tebessümün kalmış; onun serinliğine sığındım. Ne yaptım ne ettimse, senin hayalin olamadım. Sen haziranda açmış bir güle benziyordun. Ben hazan sarısı günlerde kaldım. Sessizce ağladım…



Bu aşk, bu yara, devredecek parçalanan yüreğimde bir daha ki sonbahara. Ayrılık şarkısı çalsa da çay bahçelerinde. Hazan sarısı bakışlarından yadigar günlerde çayımı ydumlarken. Buğulu bakışlarını hayal edeceğim. Semaverin içli içli uğuldayışını dinleyeceğim. Ayrlığın dalgaları döverken yüreğimin kepezlerini , seni sevmekten vazgeçmeyeceğim. İnadına, arabesk şarkılar dinlemeyeceğim.



Seninle paylaşacağım çayımın her katresini. Sesini duyacağım kepezleri döven dalgaların sesinde. Sana hasret nefes alıp vereceğim .Ihlamurların çiçek açmasını, erguvanların donanmasını bekleyeceğim. Bir donanma kuracağım aşka adına iklimine sefer eyleyeceğim. Şayet, ulaşabilirsem iklimine; yakacağım tüm gemileri bir daha geri dönmeyeceğim. Tutuklu kalacağım bir ömür boyu buğulu bakışlarında.



Bulutlar ağlıyor ayrılığımıza. Havada bir hüzün kokusu. Sular yokuşa akıyor. Yüreğimde ıhlamur kokulu zamanların hayali. Dalıp gidiyorum uzaklara. Avuçlarımda bir kor tutuyorum adı ayrılık olan. Mekan talan, devran talan. Sen olmayınca, uçurumun kenarında eylül düşler kurmak düştü bahtıma. Direndim bunca zaman ayrılığa. *"Ölüm ile ayrılığı tartmışlar elli dirhem fazla gelmiş ayrılık." diyen ozana katıldım. Hiç sevmedim ayrılığı. Hasretm ıhlamur kokulu zamana hâlâ... Ankara,12.06.2010 İ.K

*Karacaoğlan


( Hazan Mevsimde Bir Aşk Masalı başlıklı yazı İbrahim Kilik tarafından 12.06.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu