“-Akmehmedi bilimin sen”
“-şöyle böyle aklım eriyo, ablak yüzlü,
aksaçlı, bi adamıdı”
“-sinirli mi, sinirli
pire uçu yorganı yakardı ya öyle; emme çok eyiydi
ırametlig bi yaz ğünü
Beldecik’de, Tokmacık yol çatında[1]
annacımdan gelividi,
benim sırtımda… hinci ki bu
Amad’ın[2] ad aldığı,
Yalavaş Hasdanesi’nden çıkarıvıdılar
bi guşluk geçeni
boyuyüklü bi ğarı,
yol bilmen iz bilmen dedikleyin
sağolsunlar elimden dutdular
ırafakatçı[3] ğarılar..
on günden maada yattık,
yeme-işme ne arar
ben çırpınıyon,
görennerin içi ğediyo emme
faydası mı var
“-çıkmadık candan umut kesilmez” deyollar..
kesmedik biz de, aldım gabil etdim
emme çocuk samıt[4] gibi
soluk almayo,
beti-benzi toprak gibi bomboz,
yaşa(r)sa da eyi olmaz dediler,
“gıyamete gadar baş kakıncı[5]”
en sonunda biğün
“-höküm[6] Alla(hı)n” dediler
…
“-biz elimizden geleni yapdık”
…
“-ömrü bu gadarımış”
….
Allah geride galanlarına ömür versin”miş,
….
“-zati eyiler yaşamazımış”,
….
“-Allah sevdiği gullarını yanına erken alır”ımış,
…..
“-Allah sevdiklerimizi alalak, bizi imtan eder”imiş
…..
“-‘öte dünya[7]’da bizi garşılarlar”ımış,
[1] çat : iki yol, dere ya da ayrılan şeylerin birleştiği yer, kavşak
[2] amad / amat : ahmet
[3] ırafakatçı : refakatçı, arkadaş, yoldaş
[4] samıt: şok halinde hareketsiz, gözleri fersiz
[5] baş kakıncı: başkalarının aşağılamasına başa kakmasına, vesile olma durumu
[6] höküm / hüküm : karar, alın yazısı yazılmış, elden ne gelir anlamında
[7] öte dünya, öteki dünya: ahiret, öldükten sonra dirileceğimiz dünya