Bin Bahar Görse De
BİN BAHAR GÖRSE DE…
Mevlânâ Celaleddîn-i Rumî’nin darbı mesel olmuş, gösterilerde, mitinglerde doğa derneklerinin vazgeçilmez pankartları arasına girmiş: “ Bin bahar görse de taş yeşermez.” sözünü duymayanımız yoktur sanırım. Hatta nice şaire ilham kaynağı olmuş, şairler bu güzel sözün taşıdığı yüksek anlamları okurlarına aktarabilmek için, bu sözü mısralarında ya aynen kullanmışlar ya da hatırlatacak bir şekilde yansıtmışlardır.
“Kin ekilen tarlanın güzünde olmaz hasat,
Bahar kışı tanımaz, yeşermez taş bahara.”
(Mehmet Taştan)
“Oysa ben baharı özlüyorum bülbül misali
Yeşersin istiyorum taşlar topraklar.”
(Fikret Malkoç)
Kışın ölüm uykusuna yatan bitkiler alemi; bahar yağmurlarıyla birlikte ıslanır, yeniden dallarına su yürür, filizlenir ve tomurcuklar doğan bahar güneşini selamlar. Ana sütü gibi temiz bahar yağmurları, bir annenin yavrusunu beslediği gibi besler ve güneşle beraber dallar meyveye durur. Yeşil yeşil can erkler ağzımızı sulandırırken, kızaran kirazlar ve çilekler iştahımızı açar. Yanı her varlık kendi üzerine düşen görevi yapar, kendine biçilen rolü eksiksiz oynar. Bizim can eriğimiz kalkıp : “ Yok arkadaş ben erik vermekten sıkıldım, bu sene de portakal vereceğim.” demez. Ona biçilen rol zamanı geldiğinde yeşil yeşil erikleri insanların iştahına sunmaktır. İnekler, koyunlar, keçiler ne yapar? Yeşil yeşil otları yiyip beyaz beyaz süt verirler. Yaratılmış olan her varlığın, her canlının, her organın hatta her hücrenin bir görevi vardır. Mesela, saçlarımızın uzamasını sağlayan hücreler bir gün görevlerine itiraz etseler: “Benim canım saçlara değil, kaşlara ve kirpiklere gitmek istiyor.” deseler, hiç düşündük mü acaba halimiz nice olurdu? Halimiz nice olurdu diyince Nasrettin Hoca’nın şu fıkrasını hatırlatmak istiyorum.
Hoca merhum dinlenmek için kocaman bir ceviz ağacının dibine oturmuş, şöyle bir nefes alıyormuş. Bakmış ki, zeminde ince köklere bağlı kocaman kabaklar var. Kendi mantığını yürütmeye başlamış: “Ey Allah'ım gücüne sual olmaz amma, incecik kabak sapında kocaman kabak var, koskocaman ağaçta küçücük ceviz var, bu nasıl iş.” deyip uzanmış.Uzanmış uzanmasına amma daha aradan birkaç dakika geçmeden küçük bir ceviz, ağacın ta tepesinden koparak aniden kafasına tak diye inmiş. Birden “tak” diye bir cismin tam beyni üzerine çarptığını hisseden Hoca hemen toparlanmış: “Aman Allah’ım! Ben ne yaptım hikmetinden sual olunmaz ya Rabbi. Ya başıma düşen küçük ceviz değil de, benim münasip gördüğüm şu kocaman kabak olsaydı, halim nice olurdu?” diyerek bizlere Allah’ın yarattığı her varlığın bir sebebinin olduğunu ve onun izni olmadan yeşil yaprağın kımıldamayacağını vurgulamış oluyor.
Hiçbir varlık kendine biçilen role itiraz etmez. Hele ona kolla-bilekle, elle-ayakla, gönülle-gözle emek verilmişse ‘gül’le karşılar bizi. Burada ise Aşık Veysel’in şu dizeleri aklımıza geliyor:
“Karnın yardım kazmayınan belinen,
Yüzün yırttım tırnağınan elinen,
Yine beni karşıladı deste gülünen,
Benim sadık yarim kara topraktır.”
Kara toprak koynunda nice yiğitleri barındıran anadır. Bazen hasretle beklenen bir yardır. Bazen sönmeyen bir ocak, kimi zaman da sığınılacak sıcak bir kucaktır. Değişimdir, gelişimdir ve hayat kaynağıdır. Baharla birlikte yeşerir fakat taş öyle midir nice bahar yağmurlarıyla ıslansa da, bin yıl geçse de aradan,:
“Ne sır alır ne sır verir bin yıl geçse ayni taş,
Dem çekenler hakki bulur gayrisi olur ayaş.”
(Ezeli DOĞANAY)
Yine sevgi insanı, halk aşığı, hak aşığı, gönül mimarlarımızdan Yunus Emre sevgilisinin yoluna toprak olmayı yeğlerken, onu da ‘taş bağırlı dağlara’ benzetiyor.
Ben toprak oldum yolunda,
Sen aşırı gözetirsin.
Şu karşıma göğüs geren,
Taş bağırlı dağlar mısın?
Gönüller sultanı Hz. Mevlânâ’nın söylediği her sözde değişik hikmetler, anlam içinde anlamlar vardır. Anlatmaya çalıştığımız bu sözüne başka bir açıdan bakarsak şöyle bir anlam da çıkarabiliriz.
Bir taşın herkes tarafından bilinen özellikleri vardır. Katıdır, serttir, işlenmesi zordur, ona şekil vermek, ona hükmetmek imkansız gibidir. Dilimizde, kültürümüzde taş hep olumsuz kavramlarla kullanılmıştır. Deyimlerimize ve atasözlerimize bir göz attığımızda, taşla ilgili pek çok olumsuz yargıyla karşılaşırız. Mesela, "Ne yapılsa, ne denli zorlansa, gerçekleşmesi imkânsız anlamına gelen: “Taş çatlasa” deyimi. Hiç acıma hissi taşımayan, merhametsiz gibi anlamlarda kullandığımız: “Taş yürekli” veya birine hakaret olarak söylediğimiz: “Taş kafalı” deyimi bunlardan sade bir kaçıdır. Yine “Ummadık taş baş yarar.” atasözümüz de: Beklenmeyen bir sonucu ifade eder ki bu da yukarıdaki söylediklerimizi destekler mahiyettedir.
Doğru yoldan sapmış bir topluluğa gelen nebi bir bahar yağmuru gibidir. Lütuflarla, ihsanlarla, keremlerle yağar gönüllere. Ama öyle kalp sahipleri vardır ki kalpleri taş gibidir, serttir, değişmez, hakikatleri kabul etmez. Allah (cc) tarifiyle onlar: “Küfre saplananlara gelince, onları uyarsan da, uyarmasan da, onlar için birdir, inanmazlar. Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözleri üzerinde de bir perde vardır. Onlar için büyük bir azap vardır.” (BAKARA suresi 7. ayet) Bu ayette küfredenleri bir taşa benzetebiliriz. Nasıl bahar yağmurları taşı etkilemezse, bir bahar yağmuru gibi mümünlerin gönüllerine yağan ilahi hakikatler kafirleri etkilemez. Onlar sürekli olarak inat, büyüklük taslama ve sapıklıkta ısrar ederler.
Yıllardır boz bulanık suları yudumladım.
Bir pelikan hüznüyle yürüdüm kumsalları.
Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım.
( Nurullah Genç)
Onlar, taşlardan daha katıdırlar. Taşın bile dile geldiği bir zaman diliminde o mübarek yağmur üzerlerine sağnak sağnak yağmasına rağmen onu bekleyen bir taş bile olamamışlardır.
Mustafa İsmet KESKİN
Eğitimci- Yazar -Şair
(
Bin Bahar Görse De başlıklı yazı
şaircesevmek tarafından
5.05.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.