Geçtiğimiz günlerde İnönü Üniversitesi Türkçe öğretmenliği bölüm başkanı sayın Prof. Dr. Hasan Kavruk beyle görüştük. Kendisiyle Malatya’nın kültüre ve edebiyata verdiği önem, yapılan çalışmalar hakkında kısaca konuştuk. Hasan Kavruk ile beni Prof. Dr. Nurullah Çetin tanıştırmıştı. Malatya’ya bir konferans üzerine gelen Nurullah Çetin’i ziyaretim esnasında Hasan hoca ile tanışmış olduk. Görüşmemizde Nurullah Çetin’i nereden tanıdığını sorduğumda: “Öğrencimdi” dedi. Bir an duraksadım, şaşırdım… Karşımda yılların tecrübesini taşıyan bir kültür adamı… Bu soruya pek şaşırmamış görünüyor. Çünkü onlarca doçent, profesör olmuş öğrencisi var. Kimiyle aynı yerde çalışıyor, kimiyle konferanslarda karşılaşıyor. Böyle bir duygu akışından sonra yazıma geçeyim.
Popüler tarih kitaplarında, romanlarda, hikâyelerde vs. Malatya’nın adına pek rastlamayız. Hatta hiç rastlamıyoruz desek yeridir. Cüneyt Arkın’ın canlandırdığı Battalgazi filmleri haricinde Malatya hakkında pek bir şey de bilmiyoruz. Kayısı ve kirazı ile meşhur olan Malatya’mızın evvela coğrafi konumuna bakalım. Güzel Türkiye’mizin yedi bölgesinin en büyük toprak bütünlüğüne sahip olan Doğu Anadolu Bölgesinde yer alan Malatya’mız, doğu ile batının kapısı niteliğinde… Doğunun batıya açılan kapısı, Malatya… Doğunun Paris’i Malatya… Kayısı diyarı Malatya… Malatya’lı olmanın verdiği gurur ile bu yakıştırmaları hak ettiğini de belirtmek isterim. Evliya Çelebi’nin seyahatnamesinde Malatya’mızın dağlarından olan Beydağı’nın, yeşil ağaçlarla çevrili olduğu geçiyormuş. Bu bilgiyi eseri almadığımdan henüz görmedim ama böyle bir duyumum var. Evliya Çelebi’nin seyahatnamesini de bildiğiniz üzere Yapı Kredi yayınları yayımlıyor. İnşallah Malatya’nın da aralarında geçtiği iki ciltlik eseri en kısa zamanda edineceğim. Evliya Çelebi’nin gözüyle Malatya’nın durumunu merak ediyorum. İşte tam bu noktada, bu eserlerin bize neler kattığı bariz bir şekilde görülmektedir. Geçmişle geleceği buluşturabilmek adına önemli eserlerdir.
Malatya’mızda tarihi bir yapı neredeyse yok gibidir. Eski yerleşim birimimiz olan Battalgazi, yani eski Malatya diye anılan yerde Ulu Camii ve Kervansaray bulunmaktadır. Ulu Cami, 1224 yılında, Selçuklu Hükümdarı I. Alaaddin Keykubat zamanında yapılmış olup, mimarı Mansur bin Yakup’tur. Kervansaray ise 1632 yılında Sultan IV. Murat’ın silahtarı Bosnalı Mustafa Paşa tarafından yaptırılmıştır. Revaklı bir avlu, kapalı bölüm ve iki dikdörtgen mekândan oluşmaktadır. Girişin üzerinde, merdivenlerle çıkılan mescit yer almaktadır. (www.malatyakulturturizm.gov.tr) Şu anda bu kervansarayın restorasyon çalışmaları devam etmektedir. Gazeteci – yazar Mehmet Nuri Yardım ve birçok değerli yazar 2009 yılında Elazığ Ağında gerçekleştirilen bir programa iştirak etmek için giderlerken Malatya’mıza da uğramış ve Ulu Camii ile Kervansarayı görmüşlerdir. İnsanların orada tarihi yaşamaları ve özümsemeleri için çalışmaların yapılacağı bilgisini alıyoruz yetkililerden…
Bildiğiniz üzere zaman geçiyor ve çocuklar büyüyor, büyükler de yaşlanıyor ve sonunda geldiği toprağa dönüyorlar. Hepimiz böyle hayatımızı noktalayacağız. Ama nasıl noktaladığımız önemli. Koskoca Mimar Sinan, yaptığı camiler, hanlar, hamamlar, köprüler ve çeşmelerle adı dört bir diyarda nam salmış. Köprüsünden geçenler ona hayır dualar ediyor, çeşmeden su içenler şükürlerinin arasına dualarını da katıyorlar. Yazarlar da eserleriyle tarihe not bırakıyor ve gelecek nesillerin feyizlenmesini sağlıyorlar. İşte Malatya Ansiklopedisi, insanların ulaşamadığı bilgileri bir arada toplamaya ve yaşadığımız ili en iyi şekilde anlamamız açısından büyük önem taşımaktadır. İnsanlar yaşar ve Vakti dolan insanlar ölür ama dünyada diğer insanlar için hayat devam eder. Giderken ardımızda iz bırakmalıyız. Bizden sonraki kuşakların aynı hatalara düşmemesi ve bu güzelim dünyayı daha iyi bir noktaya taşıması için eserlere mutlaka ihtiyaç vardır. Şehrin kültürel, ekonomik, sosyal ve daha birçok meselelerinin yer aldığı bir eser, araştırmacılara, öğrencilere velhasıl herkese başvuru kaynağı olacaktır.
Malatya Ansiklopedisi örnek fasikülüne şöyle bir baktığımız zaman kırk dört ayrı dalda Malatya’nın ele alınacağını görüyoruz. Yayın kurulunda birçok değerli akademisyen, yazar ve Malatya’ya hizmet etmiş insanları görüyoruz. Bu çalışmalar desteklenmeli ve çıktıktan sonra da on ya da on beş yıl aralıklarla bu eser güncellenmelidir. Sürekli olarak bu eserin canlı tutulması, gelecek nesillerin nasıl bir şehirde yaşadıklarını ve bu şehirde hangi değerlerin yetiştiğini öğrenmeleri açısından önemlidir. Ansiklopedide; tarih, edebiyat, sanat, arkeoloji, folklor, müzik, dini hayat, aşiretler, köyler, coğrafya, spor, aileler, mahalleler, ekonomi, sanayi ve daha birçok alanda Malatya incelenmiş olacak ve güzel bir eserle okuyucunun karşısına çıkmış olacaktır.
Geç kalınmış bir çalışma olsa bile, zararın neresinden dönersek kârdır düsturu ile olaylara baktığımızda, bu önemli çalışmayı başlatan ve devam ettiren, idari amirlere teşekkür etmek gerekir. Aynı zamanda bu esere değer veren, bilgilerini paylaşan akademisyen, yazar ve hizmeti geçenlere teşekkür etmek gerekir. Bu çalışma bittiğinde gerçekten de güzel bir eser bıraktıklarını görecekler. Bütün illerimiz bu çalışmalara önem vermelidir, şehrin değerlerini, kültürlerini gelecek kuşaklara aktarmaları gerekir. Bu vesileyle belki bir nebze kuşak çatışması engellenebilir… Olamaz mı?