Hava
dedem,
çatının, bacanın yüksekliğini
baca deliğinin, hanayın ne yana bakacağını
hatta mahsülün ne olacağını,
ebem,
gayısenin, armıdın durup-durmayacağını[1]
bastırığını, ıscakdan nasıl koruyacağını,
ava giden babamın ne kuşanacağını
babam,
tarlayı ne zaman süreceğini,
tohumu ne yandan saçacağını
ekini ne zaman, ekip-biçip savuracağını
anam,
ne zaman üstüme ne giyeceğimi,
üstünü açar, teri üşür diye geceler boyu
zehmeride
üstüme çeker yorganı
seni………..
lodosunu, karayelini, kabayelini[2], yıldızını,
deniz yelini, hoyrazını, gündoğunu
hesaba katmadan yapamazlardı
benim için hiç bir önemi yok.. hiddetiyin
çiçeklere, yapraklara, dallara.. ettiğiyin
ne yandan ne yana estiğiyin
benim için hiç önemi yok.. köyümün havası..
yeter ki es.. es bu yana.. tarlada yasla ekinleri..
getir..yolmada gurbet türkülerini
yeter ki es!.. kekik.. ceviz.. iğde çiçeği..
bir de gül.. kokularını…
bir.. dee! gül
gül yüzüme köyümün eski havası
uzun havası
gönlümün havaslığı
[1] durmak / meyveye durmak : meyveye dönmek, meyvenin olgunlaşması, bereketi, çokluğu,
[2] kabayel : lodos, güneybatıdan esermiş.. sıkıntı bungunluk, baş ağrısı, bünyede kırıklık ve iştahsızlık, şişkinlik getirir