Darbe denilince birçoğumuzun aklına ilk gelen, gerçek anlamından da önce, askerî darbe gelir. Bunun sebebi, memleketimizde fazlaca bu olaylar yaşandığı ve gündemde tutulduğu içindir mutlaka.
 
    Askerî darbe, demokrasiyi kesintiye uğratarak askerlerin, halkın seçmiş olduğu yönetimdeki kişilerin görevlerine son vermesi ve yerine monarşik bir yönetim anlayışıyla kendilerinin geçmesidir. Bu anlayışa binaen, bütün kamu ile ilgili alanlara da el konulur. O gün sokağa çıkma yasağı ilan edilir. Tüm kararlar darbeciler tarafından verilir ve bunlara uymak muhakkaktır. Velhâsıl, askerî darbeler ile halk, darbe yapanların iki dudağı arasından çıkacak olanlara uymak zorunda bırakılır.
 
    Buraya kadar yazıyı okuyup da, “televizyonla bunun ne alakası var?” diye sorulabilir. Şimdi o alakaya gelelim.
 
    Televizyon,1926‘da keşfedilip 1962‘de ülkemize girince, bütün dünyada olduğu gibi bizde de büyük bir ilgiyle karşılandı. O zamana kadar radyo, dergi, gazete ile haber alan, gündemi veya edebî, sanatsal faaliyetleri takip eden halk, artık bunu televizyon ile de yapabilecekti. Ancak, televizyonun diğer bir boyutu da var. O da televizyonun bıçak gibi olmasıdır. Elinde bulunduğu kişiye göre faydalı da olabilir zararlı da. Özellikle özel televizyonculuğun yayınlarına başladığı dönemlerden başlayarak günümüze değin, haber alma ve çeşitli faydalı programlar ile milleti bilgilendirme işi ön plandan kalktı. İlk sırayı ,kendi düşüncelerini ve diğer milletlerin kültürlerini empoze etme faaliyeti aldı.  Bu doğrultuda yaptıkları programlar ile artık halk adına karar verilir, olaylar halk adına yorumlanır ve eleştirilir, halkın sözcülüğü adı altında ideolojik söylemler yapılır ve rating uğruna insanlık değerleri çiğnenir durumuna gelinmiştir maalesef. Demek istediğim darbe de işte tam bu noktadan sonra gerçekleşmiştir. Darbe bunun neresinde mi?
 
    Bu tür eylemler bu kişilerin, daha da genel olarak televizyonun darbesi değil de nedir? Yıllarca Amerikan filmleri izleterek oranın kültürünü yavaş yavaş hayatımıza sokan, bizi öz kültürümüzden soğutanların yaptığı ağır bir darbe değil midir? Gerek yabancılardan, gerekse kendi milletimizden olan kadınları, kızları “çağdaşlık, medeniyet” adı altında yarı çıplak televizyona çıkararak ağır bir tahrik ile Amerikanın ve Avrupa’nın içinde bulunduğu fuhuş bataklığına sokulmak istenmesi dinimize ve dünyamıza ağır bir darbe değil midir? Magazin programları ile şöhretlerin kirli hayatlarını şatafatlı ve tatlı bir biçimde gösterip genç kızların böyle olmak amacıyla bir zamanlar ailesinden kaçması, kendisine örnek gösterilenler gibi nikâhsız ilişkiler yaşayıp gayri meşru çocuklar doğurması, güzelliği elden gidince de sokağa atılması, kızlarımızın medenî yaşam diye kandırılıp birçok alanda istismar edilmesi, bu durumun, erkekleri tahrik edip cahil olanların, kızların ırzına geçmeleri gençliğimize, geleceğimize ağır bir darbe değil midir?
 
Haber programlarında uyuşturucu, fuhuş ve daha nice kötü olayları vererek bu olayları eleştiren, “biz nereye gidiyoruz” diye sorgulayan kanallar, daha sonra yaptıkları magazin programları ve cinsel tahrik içerikli dizileri, filmleri yayınlayıp halkı kandıran, onlarla adeta alay eden bu tür medyanın bize, kültürümüze ağır bir darbesi değil de nedir? Şiddet ise ayrı bir konudur. Yazmak istesem daha fazlasını yazabileceğim; ancak sizin de açık bir şekilde gözlemlediğiniz kasıtlı oyunlar, olaylar ve durumlar vardır. Birçoğu da televizyon aracılığı ile gerçekleştirilmektedir. Bütün bu olanları televizyona bağlamam ağır bir iddia gibi gelebilir. Domino taşlarını düşünün! Bir tanesi devirdiniz mi, arka arkaya dizilen diğer taşlar da devrilecektir. İlk taşı deviren, milletimizi tembelleştiren, boş hayallere sürükleyen, diğer kültürlerin tatlı yüzünü gösteren, hatta empoze eden,dilimizi ve kültürümüzü yozlaştıran televizyondur.
   
Bu kadar tehlikeli ve ağır bir darbe içerisinde olduğumuz halde en dikkatsiz olduğumuz konudur, televizyon izleyiciliği. Milletimizin birçoğu inançlarımızın, dilimizin, kültürümüzün ne kadar önemli olduğunun, bizi biz yapan unsurlar olduğunun pek farkında değildir. Kendimiz çok uyanık olmamız gerektiği gibi, çocuklarımızı da bu darbelerden korumamız öncelikli vazifemiz olmalıdır. Tabii sağlam karakterli, sağlıklı, güçlü bir gelecek istiyorsak.
  15.03.2009
( Televizyon Darbesi başlıklı yazı Müjdat Yavuz tarafından 6.10.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu