Alnına şiir sürdüm zeytin dalıyla, aylar yıllar boyunca
İncir çekirdeğini doldurmayan bahanelerinden sıyrılıp vakit bulamadı
Fırsat yaratamadı gün/aydın/latmaya
Belli ki; inat hurmasıyla niyetlenmiş küslük orucuna
Bayramları anlık yaşatmaya yemin mi etmiş ne
Kalbimi kurban edip, ellerine mavi kanlar bulaştırmış…
/Sorular kemiriyor beynimi/
Hâlâ özlemedin mi , adını umursuz yazdığım adam!
Bensizliğin çetelesini tuttuğun yetmedi mi?
Düşürdün mü aklından mor akşamları
Sildin mi tüm kutsi anıları
Hiç esmedi mi hayalim gözlerine
Ruhumu gömdüğün yalnızlıktan hayıflanmadın mı?
Elinden gelmedi mi kulağıma ses üflemek
Dut mu yedin bülbül iken, dilin niye kilitlendi
Koşulları zorlayıp kanıtlayamadın aşkı
Hangi yalan mazeret avuttu günleri
……?
Böyle gürültüsüz bitimler yakıştıran biz miyiz?
Meçhul yarınlara sessizce yürüyüp çekildik,
Kavgasız, patırtısız gitmeler sığdırdık dağlar ötesine
Konuşacak gücü bulamadık, sanki lisan yoksunuyuz
Ne seviştik ne dövüştük neticede
Şakağından vurdu hevesimi
Doğduğum gün, sevincimi öldürdü
Gül yüzüm tebessüme hasret iken, uluorta hınzırca dağıttı gülüşünü
Kimseden kıskanmazdım oysa, kendimden bile
Öylesine hür, sonsuz özgür kılardım
Ele âleme gül dağıtsın diye değil elbette!
Keşkeleri hiç sevmem, hiç de pişman olmadım güvendiğime
Sadakatinden şüphe duymayacak kadar saf sevgime sığınırdım
İncir çekirdeği kadar zaman dilimi ayıramadı ne yazık
Kaç kez kırdım kalemi ardından, kalbim kırık çok mu?
……!
Sevdayı koynumdan aşırdın
Vedaya davetiye çıkardın
Hayır, asla kabullenmem,
Ayrılığı kapıya ben çağırmadım
Unutma; sen beni herkesle sayfalarca aldattın!
Kahretsin seni en seven, yine ben…
Sadece nazlın….