Geçen akşam biraz rahatsızdım. Vücudumda biraz kırgınlık vardı. Akşama işe gitmem gerekiyor. Onun için ayakta olmam lazım. İşe gitmeden önce yine eski usul evde biraz çaresine baktım. Üşüttüm mü veya kırgınlık başladı mı hanım hemen anlar. Nane, limon, ıhlamur kaynatır. Su bardağının içine çay kaşığı silme olacak kadar acı biber, kara biber, tarçın, bir yemek kaşığı bal ve iki de aspirin atar karıştırır. Biraz acımtırak olur ama birden çekersen iyi olur.
 
Birde ayaklarımın alt kısmına ve ayak parmaklarımın arasına viks sürer ve kalın bir çorap giyerim.Yatağa yatar üzerime battaniye ve yorganı sıkıca örterim. Aradan yirmi dakika geçmez. Vücudumun her tarafından terler boşanmaya başlar. Bir saat içinde en az üç defa üstümü değiştiririm.
 
İnsan rahatladığını hissediyor. Peşine sıcak su ile duş aldıktan sonra bu defa kuru bir yerde üzerime yalnızca ince bir yorgan örter uykuya dalarım. Akşama kadar mışıl mışıl uyurum. İşe gitmesem hala uyuyacağım. Hanım beni uyandırır. Sanki hiç hasta olmamışım. 
 
Akşam yemeğinden önce yine boğazlar yumuşasın diye bir su bardağı daha ıhlamur içerim. Sofra kurulana kadar yavrularımla muhabbet eder. Hep birlikte yemeğimizi yeriz.
 
Ne kadar da hastalığı çevirsekte vücutta bir dermansızlık oluyor. O kadar ter boşuna atılmadı. İnsan bir de öyle acıkıyor ki sorma gitsin. Daha işe geleli iki saat olmuş. Karnım açıktı. Arkadaşlar da halimden anladılar. Sen bu akşam dışarı çıkma. Otur içerde nöbetini de tutarız deseler de olsun biz daha ölmedik der geçiştiririz.
 
Polis merkezine yakın bir yerde ekmek arası köfte atıştırdım. Yanında iki bardak ayran. Oh be dünya varmış. Gece saat bir ile iki arası nöbetim var. Daha nöbetime yarım saat var. Dışarıdan yüksek sesler gelmeye başladı. Ne oluyor diye çıktım baktım. Polis merkezimizin daimi müşterisi Osman gelmiş.
 
Kafasına göre ileri geri konuşuyor. Polis arkadaşlar da onu dinliyor. Bankta oturan bir sivil vatandaşın yanına oturdum. Bu arkadaş ta misafir olarak Türkiye'ye gelmiş ancak Almanya'da yaşayan Balıkesir'li bir arkadaş. Kulağıma eğilerek
 
--Ağabi bizim polisler ne kadar da sabırlı insanlar
--Hayırdır Özkan nerden çıktı şimdi bu
--Abi sen gelmeden önce yarım saattir şu geri zekalı insan resmen polisleri esir aldı
--Boş ver takma kafana o bizim daimi müşterimiz
--Olsun abi bu kadar da olmaz ki adamın konuştukları birbirini tutmuyor
--O arkadaş alkol bağımlısı, zaten bu yüzden malülen emekli oldu
--Yapma ya belli oluyor
--Onun için canı sıkıldı mı gelir
--Abi nede olsa bunun kahrı çekilmez ki gönderin gitsin
--Bak şimdi biraz seyret
--Neyi
--Bakalım kimse gönderebilecek mi
 
Bu arada benim nöbette geldi. Üstüme montumu giymek için içeriye geçtim. Dışarı da bir gürültü daha. Hemen çıktım. Baktım bizim Osman azıtmış.
 
--Bana çay getirin lan, bana baba Osman derler
--Osman hadi kardeşim evine git
--Beni burdan kimse kovamaz, ben adamı parçalarım
--Parçalarsın Osman
--Özür dilerim komserim benim haddimemi
--Hah şöyle Osman sen akıllı bir insansın
--Ben akıllı değilim, akıllı olsam böyle şarhoş olurmuyum, özür dilerim
--Osman al sana çay
--Ben yıllarca şarap içtim, bu çayı içmem mi
 
Osman çay bardağı elinde bir türlü yudumlayamıyor. İleri geri konuşmaya devam ediyor. Herkes çaylarını içti. Çaycı arkadaş bardakları toplayacak
 
--Hadi Osman daha çayını içmemişsin
--Konuşma lan içerim içmem
--Osman olmuyor ama
--Özür dilerim komserim sana lafım yok
 
Daha sonra arkadaşlara el işaretiyle herkes dağılsın dedim. Polis Merkezinin önünde bir Osman ve ben kaldım. Aramızda beş altı metre var. Tüfek omuzumda volta atıyorum. Osman'nın laf atacağı kimse kalmayınca bana döndü ve
 
--Nöbetçi gel lan buraya
 
Hiç sesimi çıkarmadan yanına geldim ve ensesinden sol elimle tuttum. Sağ elimde MP 5 silah. Tavrım net ve taviz vermez bir şekilde
 
--Osman o elinde ki bardağı yere bırak
--Tamam polis abi
--Sen beni tanıdın mı
--Tanıdım abi
--O zaman ses çıkarmadan yola düş doğru eve
--Tamam abi
 
Osman oturduğu yerden kalktı ve yola koyuldu. Aradan iki dakika sonra millet tekrar dışarı çıktı. Bizim misafir Özkan ise köşe başında bizi seyrediyordu.
 
--Abi sen ne yaptın da Osman çekip gitti.
--Anlayamadın değil mi
--Bir saattir kimse adamı yollayamadı sen nasıl yolladın
 
Oradan arkadaşın birisi araya girdi ve patavatsızca laf attı
 
--Necmi abi delilerin ve kırıkların başkanı, deli deliyi görünce kaçar derler
 
Bizim Özkan'ın gözleri fal taşı gibi açıldı. Söylenen lafı esas zannetti.
 
--Yapma be Özkan işin aslını kimse çözemez
--Peki abi nasıl oldu bu iş anlayamadım
--Bak Özkan ben bu Osman'ı yıllardır tanırım
 
Diye başladım söze bir bir anlatmaya başladım. Zamanında kaç kere iyilik yaptığımı Osman iyi bilir. Osman'ın aklı yarım gidip gidip gelir. Aklı yerine geldiği zaman müdahale ederim ve söyleyeceğim lafı söylerim. Aklı gittiğinde hiç söz söylemez, muhatap bile olmam. Nasıl şarhoşun mektubu okunmaz ise işte öyle bir durum. Ne anlatırsam anlatayım bizim Özkan ikna olmadı.
 
--Yok be abi bu işte başka bir şey var ama bir türlü anlayamadım
--Özkan daha sana ne anlatayım işin özü bu
--Abi nerden anlıyorsun adamın aklının geldiğini
--Ben bu işin ustasıyım, bütün deliler beni tanır
--Yapma be abi yoksa sende mi delisin
 
Nöbet bitti. Ekip arabasıyla mıntıkayı turladık. Bir saat sonra nöbet değişimi için tekrar geldik. Baktım bizim Osman yine gelmiş. Araçtan indim ve Özkan'nın yanına geldim.
 
--Abi senin yaptığın gibi arkadaşlar da denediler ama Osman'ı kimse gönderemedi
--Biraz bekle bakalım
 
Bizim Osman yine sıyırmış tarafa geçmiş. Kendi kendine gülüyor. Efelik taslıyor. Bu zamana kadar da taşkınlık yaptığını görmedim. Bir tek çene var. Durmadan konuşur.
 
--Şu an müdahale etsem beni de tanımaz, haline bir bak
 
Fazla zaman geçmeden hal ve hareketlerinden normale döndü. Hemen ardından Özkan'a döndüm ve
 
--Şu an ne söylesem beni dinler
--Söyle bakalım ne diyecek
 
Biraz da sesimi yükselterek karşıdan beri.
 
--Osman sen neden tekrar geldin, ben sana ne tembih ettim
--Necmi abim geldin mi
--Geldim ama beni kızdırıyorsun
--Kızma be abi eve gittim ama beni içeri almadılar be abi
 
Başladı ağlamaya ve peşin sıra sıraladı dertlerini. Aslında suçunu biliyor. İçkili halde eşi onu eve almamakta haklı. Daha önceden hakkında evden uzaklaştırma kararı vardı. Kontrol amaçlı bir kaç sene her gün imza atmaya polis merkezine gelirdi.
 
--Osman sen şimdi doğru eve git kapının eşiğine yat uyu
--Öyle mi yapayım abi
--Yalnız bağırıp çağırmak yok, seni bu halde görürlerse içeri alırlar
--Tamam abi ben seni kırarmıyım
 
Bizim Osman tekrar gitti. Bir daha da gelmedi. Sabah saat beşi ettik. Karnımız da bayağı acıktı. Sabahçı çorbacısına gittik. Bizim Özkan da bizimle geldi. Dört kişi karnımızı doyururken
 
--Abi be ben halen bir şey anlamadım
--Neyi anlamadın Özkan
--Bu adam nasıl seni dinliyor
--Ula Özkan senin gözün kör mü, görmedin mi ne yaptığımı
--Gördüm de bu işin sırrı ne onu çözemedim
--Bak Özkan sana şimdi iki tokat atarım o zaman anlarsın
--Atarmısın abi
--Adam dövmeye yeminliyim ama tekrar seninle başlayabilirim
--Yapma yaa... şimdi anladım
--Neyi anladın
--Senin gerçekten deli olduğunu
 
Baktım olacak gibi değil. Başladım gülmeye. Hem gözümün önüne Osman'ın halleri geliyor. Kendi kendime  Osman gibi gülmeye başladım biraz sonra da bizi zır deli yapmasalar çok iyi. Kendimi sıkmaya başladım gülmemek için. Ama içim kaynamaya başladı. Ben de hastalık, dermansızlık, hiç bir şey kalmadı.
 
Bazen insan psikolojisine bu gülmek çok iyi geliyor. Bunun üstüne bizim tıfıl bir hikaye anlatmaz mı. Tıfıl dediğim bizim ekibin şoförü. İstanbul'da görev yaparken aynı ekipte Hikmet isimde bir arkadaşı varmış. Bir gün gecenin gec saatinde cep telefonunla kendisini arıyor.
 
--Alo Sinan arabaya atla yanıma gel
--Hayırdır lo
--Benim arabam istop etti çalıştıramadım
--Ula çekici çağır
--Çekici çağırmak kolay sorun daha büyük
--Ula ne oldi
--Arabanın motoru düşmüş
--Senin araban ne marka
--Vos vos
--Sen hangi kaputu açtın
--Ön kaputu
--Ulan salak vosvosların motoru arkasında olur
--Yapma ya
 
Sinan döndü bana
 
--Abi görüyorsun ya ne salak insanlar var, bu birde polis
--Yapma be Sinan o da bir insan
--Yok be abi ben bunun hikayelerini bir anlatsam gülmekten altına kaçırırsın
 
İnsana esas tedavilerden birisi de bu yöntem. Bizim Sinan anlatıyor biz gülmekten kırılıyoruz. Sabahı ettik. Yorgunluk çöksede üstümüze artık bize vız gelir. Sabah evin kapısına vardım halen gülüyorum. Kalmışım kapının eşiğinde. Osman yine geldi gözümün önüne. Eve gireceğim hanım beni bu halde görürse ne der sonra. Vaz geçtim. Baktım yan tarafta kahve açılmış. Peşpeşe iki bardak çay içtim. Biraz kendime geldim. Artık normale döndüm. Rahatlıkla kapının zilini çalabilirim.
 
20.10.2010 
   
 
 
 
 
      
  
 
  
 
( 335- Tedavi Yöntemleri başlıklı yazı Necmi Yaprak tarafından 21.10.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu