yeryüzündeki amansız telaş
gördüklerimiz…
görüntüden ibaret her şey
etraf yansımalar yığını
bilinçaltımdan çıkan garip ses
diriliyor ansızın
haykırarak:
“ruh maddenin efendisidir” diye
fazlaca şaşkın
yek ahenk uğultular kuşatıyor etrafı
geçmiş hala anı yaşamakta
yerle bir olmuş tüm coğrafya
kimilerinin dilinde incil
bazısında tevrat
ve diğerleri giriyor sahneye
kuran,
brahma,
buda,
upanişatlar diye
arz fizikten ibaret
maddeyle kuşatılmış
dur diyor birileri amansızca
her yaşta ayrı düşler
kimi toprak altındadır
bazısı bedenin coğrafyasında gizli
çoğalıyor yalnızlıklar
git
gide
nede hep sonradan anlar insan?
terkedilmiş adreslere sormayı
bilinmez film şeritleri
karanlık gözler ardında
ha işte sende ordasın
yokum henüz ben
ne der gözlerin bana bilmem
dargındır kesin ellerin
bu garip sır gömdü bizleri
derinliklere
hakikatler yığılmış
seddi-i zülkarneyn gibi önümüze
çözdükçe çoğalıyor gariplikler
nedir bu amansız telaş ya rab?
ağaçlara ne oldu?
yaprakları sararmış
gökyüzü neden dargın?
bakışları esrarlı
ummana dalıp da çıkma ihtimali…
zaman aldırmaz geçmişe
silip götürür her şeyi
bizlerse pusudayız hala
yaratılmayı bekler gibi