Duydum ki; Elhamlar okunurmuş iliklerime
Matem havası sürülmüş şiirlerime
Hiçe sayılan gönül özüme kan damlatılmış
Ben daha ölmedim ki…!
Yârim dediğim zat niye ağıt yakar?
Sahi ya; sevinçlerim can çekişmekte
Âminler serpiliyor ruhuma
Musalla taşı musallat olmuş tenime
Daha nefesim sıcak iken, kefen biçilmiş
Oysa hala diriyim, kalp ritim saymakta
Toprak için pek tazeyim
Henüz gencim otuz dört merdivenimde
Hatırımda son sahne; barut kokusu muydu ne
…Gördüm ki; başıma kara harfler örtmüşsün sevdiğim
Duvarlarıma sırt dönmüş,
Çehreni mermere bezemişsin
Yas suskunluğuna dilini gömmüşsün
Yorumsuz kalmışsın yaşam çizgime
Unutmuşum; Sen bilmezdin ki sevilme cennetini
Bilseydin ki; Her söylencendeki ölüm, bana zulümdür gülüm..!
--Ey bağışlanmış cana az diyen melek!
--Ölümse bu kuşanılan vaziyet
--Bahtım ise, sırada bekleyen ceset
--Damarımdan sancıları tek kalemde çek
--Sağ cebimde hali hazırda durur vasiyet
//Vasiyetim ilan olunur ey dostlar!
Egenin aydınlık şehirler iklimine,
Denize nazır, sahil kasabasına götürün beni
Sessiz şairlerin arasında saklayın bu solgun gövdemi
Tütün kırın, kabir kutum derinliğince
Kamyonlarca şiir dökün üstüme
Kasımda açan kadife gülleri dikin başucuma
Kefen diye bindallı kaftan giydirin bedenime
Kızıl kınalar yakın ellerime
Mevlütümde çocuklar türküler söylesin
Kimseler üzülmesin ardımdan, huzura kavuşacağım ümit edilsin
Sakın unutmayın; kurşun kalemimi parmaklarımın arasına sıkıştırın
Pembe bilinen alfabemle kapatın gözlerimi…
Ve Allah rızası için söyleyin sevdalıma;
Sarılsın son bir kez ellerime
Bilsin ki; öldüğüm gün bile olsa onu bekleyeceğim,
Cansız olduğumu unutup aşkına yanacağım ebediyyen…//