Ne vakit ruhumun daraldığını hissetsem, nefsimden mi acaba diye sual etsem
Ne kadar yüreğimi burkan hevesim varsa, o an vazgeçerek sahibime yönelsem
Aklımı ve izanımı gönlümün firkatine, hasret çektiği o aşk-ı akideye sevketsem
Ölmeden mananın vecdinde nefeslensem cananın niyazını sevda için haketsem
Yoksa başka zamanlardan kalan insanmıyım, neden bu kadar edebe muhtacım
Evet ben mazim için ve atimin serkeşliğinde inliyor bu gönlüm heran için için
Niçin berhudar olamıyor ruhum, inşiraha kavuşamıyor kalbim nasıl bir seçim
Heran ağlıyor fersizleşen gözlerim aşkın sedasında yoksa yetim olan benmiyim
Neydi kefaret için vadettiğim uhtelerim, kurban olmak için çektiğim çilelerim
Ruhuma abat oluyor derdin rahmete inkişaf sunan badelerim, aşk-ı saiklerim
Bin bir sual içinde nefesime şahitlik eden vicdani hallerim, susan çığlık benim
Neden tarumardır ve hatta borana ramdır bu hicran perdelerim gönül tellerim
Her ağacın gölsesine muhtaç olan melal-i sefilliğim ve tefekkür için gayretim
Hayret ettiren bazen kör kuyuları dahi özleten hissiyattan uzaklaşan hallerim
Yarabbi evet halkettiğin ruhumla nefsime sorumluluk yüklediğin bu hal benim
Ne cehennem ne cenneti dillerdiren rahmetin için değil hakkıyla kul olmak için
Şairin hülyasında, suskunlaşan hicranında evet, bir ahu figanın arı ve aşkı var
Şayet edep insan için değilse bilmem ki mükellefiyet ne kadar ihsandır söyle yar
Ha ne olur bir etrafına bak, kuruyor gönüller salkım saçak, aşkın bizarlığı yakar
Dile gelen şu zemherinin lal olan halinde derin bir hüzün var bu akıl neye yarar
Mustafa CİLASUN