(Mutlaka okuyun ) 
 

Fakir bir ailenin oğlu olan ve çok zor şartlar altında gittiği mühendislik mektebinde okuyan ve sonunda zar zor bir yüksek mühendis olan mühendis Ahmet okuyup mühendis olduktan sonra, askerliğini yapmış gelmiş ve girdiği kamu kurumunda işe başlamıştır.

Bu arada da Ahmet bir yuva hurmak için, sevebileceği bir kızla evlenme planları yaparken, huyunu suyunu ve güzelliğini yakından bildiği ve çok beğendiği, öz ve öz halasının tek ve güzel kızına aşık olur ve evlenme teklif eder.

Kızıyla evlenmek istediği halası tarafı çok zengindir ve onlar fakir ailelerden çok zengin olduğu için de devamlı olarak ilişkilerini etraflarındaki zenginlerle ilişki kurmakta ve onlarla düşüp kalkmaktadırlar.

 Ahmet’ in zengin halası, zenginliğini düşünerek ve bir de Ahmet le akraba olduğunu düşünerek kızını kendi gibi bir zenginin oğluna vermek istemektedir.

Bu nedenle de, kızlarına devamlı rahat hayatın nimetlerini anlatarak onun zengin birini tercih etmesini isterler.

Ve sonra kızlarının da evlendiği zengin kişiyle hayat boyu rahat bir hayat yaşamasını servetlerine servet katmak istemektedirler.

Oysa öz akrabaları olan genç ve yakışıklı mühendis Ahmet kızlarına deli gibi aşıktır ve mutlaka onunla evlenmeyi kafasına koymuştur.

Ahmet halasının güzel kızını ondan vaz geçemeyecek derecede çok seviyordur, ve bunun için de ne yapıp, yapıp onunla her ne pahasına olursa olsun mutlaka evlenmeyi istemektedir.

Fakat bir sosyete meraklısı ve zengin olan çok sevdiği hala kızı , zengin güzel, Zehra, akrabaları olan genç oğlanın tüm seni seviyorum ve ben seninle evlenmek istiyorum ben sana deli gibi aşık oldum demesine ve adeta yalvarmasına rağmen, güzel kız babasının ve annesin sözünden dışarı çıkamamakta onun aşk ilanını her defasında ret etmektedir.

 Kız ailesinin tüm uyarıları karşısında, ailesi gibi düşünmeye başlardır ve artık Zehra’ da ailesinin düşündüğü gibi düşünür zengin başka biriyle evlenmek isterdir artık.

Sonuç bellidir kız kesinlikle Ahmet’in evlenme taleplerini ret edecektir.

Dediği gibi de yapar, ailesin zenginlik hırsı karşısındaki düşüncelerini tamamen değiştiren, ve onların da ağır baskının etkisiyle ile de artık kız akrabaları olan oğlanın tüm evlenme isteğini geri çevirirdir.

Bu sırada ailenin isteği doğrultusunda kızlarına yeni ve çok zengin bir talip çıkar ailenin de isteği ile güzel kız bu yeni zengin talibiyle evlenir ve yuvasını kurardır.

Ahmet aşık olmasına rağmen fakirliği ve akraba olması yüzünden çok sevdiği hala kızıyla evlenemeyen Mühendis Ahmet, kız evlenip gitmesine rağmen kızın ailesine karşı içten, içten kin beslemeye başlardır.

Onun için de bizim fakir mühendis Ahmet içinde beslediği kinle artık kendi kendini içten, içten kimselerin haberi bile olmadan yiyip bitiriyordur.

Ahmet içindeki kini düşmanlığı her geçen gün daha da büyütüyor kızın ailesine iyiden iyiye kin beslerdir.

Artık aradan yıllar geçer, günün birinde garip fakir mühendis Ahmet’in karşısına halasının kızından çok daha güzel olarak gördüğü bir bayan çıkardır, üstelik bu bayan, yüksek tahsil de yapmıştır ve iyi bir meslek sahibi biridir kız, bir lisede öğretmendir.

Ahmet sırf sevdiği kızını kendine vermeyen halasının kızına nisbet olsun diye, pek içinden gelmese’ de sonunda gider bir gün onunla anlaşır ve bununla konuşarak evlenir bir yuva kurardır.

Bu yeni bayanla yaptığı evlilikten bir oğlu olmuştur, artık güzel bir aile ortamı içinde yaşayıp gidiyorlardır ama, onun içindeki halasına ve halasının kocasına karşı olan kin ve nefret hala dururdur.

Ne var ki bu mühendis Ahmet bir türlü aradığı mutluluğu evlendiği bu eşinde, eşinin de aslında çok güzel olmasına ve bir de ondan çocukları olmasına rağmen istediği mutluluğu bulamazdır.

Onun hala aklı fikri çok sevmesine rağmen kendisiyle evlenmeyen ve ailesi tarafından kendisiyle evlenmeleri devamlı engellenen halasının kızında ve onun zalim ailesindedir.

Nihayet aradan çok yıllar geçtikten sonra ben de artık bu içi kin ve düşmanlık dolu olan bu mühendis Ahmet ile aynı iş yerinde bir ara ben de çalışmaya başlamıştım.

Ahmet bir mühendis evli ve bir çocuk sahibi olmasına rağmen, içine kapanıktı, çalıştığı iş yerinde herkes onun durumunu ve onun hikayesini de yakından bildiği için de onu iş yerinde idare ediyorlardı.

Ona hiçbir zaman fazladan iş vermezlerdi.

Ve onu mutlu etmeye vakit, vakit gittikleri eğlencelere götürüp onu eğlendirmeye ve hayata ailesine bağlamaya çalışıyorlardı.

Günlerden bir gün ben iş yerimden kısa süren bir izin alarak yıllık iznimin bir kısmını kullanmak üzere izine çıkmıştım.

Kısa süren bir tatilden sonra da, tekrar iş yerine gelerek her zamanki görevime başladım.

Yine günlerden bir akşam üzeriydi ve çalıştığım iş yerinde işten çıktım bir ağaç altında çay içip o günün yorgunluğunu gidermek için dinleniyordum.

 O sırada bu anlattığım bu Mühendis Ahmet benim yanıma geldi. Ve bana kendi cebinde hiç parasının kalmadığını söyleyerek, ay başında vermek üzere benden biraz borç para istedi.

Ben de cebimde ne kadar varsa çıkarıp ona vermek ve ona yardım etmek istiyordum ama, ben de o günlerde tatilden henüz daha yeni geldiğim için benim de cebimde çok fazla bir param yoktu.

Cebimde bulunan paramı ne kadar varsa cebimden hepsini çıkardım, ve içinden o günün parası ile ona 150 lira kadar bir borç para verdim.

Ahmet buna çok sevinmişti, bana orada çok teşekkür ederek, verdiğim parayı da aldı ve kalkıp evine doğru gitti.

 O gün akşam olmuştu.

ARTIK O GÜN UZUN SÜREN O YAZ GECESİ BİTMİŞ VE ERTESİ GÜN OLMUŞTU."

 

Ertesi gün olmasına olmuştu amma, bulunduğumuz ilçede Ahmet’in kızdığı halasının, kocasının ve onun on üç yaşındaki daha okul çağındaki küçük oğlunun dönerci bıçağı ile boynundan hunharca kesilerek, öldürüldüğü haberleri bulunduğumuz ilçede kulaktan kulağa hemen yayılmıştı.

Herkes duyduğu bu vahim olaydan şaşkındı, ilçenin çok sayılı ve saygın iş adamlarından birinin o gece boynundan bir dönerci bıçağı hunharca kesilerek öldürülmesi ve aynı gece hem bir de kendisiyle beraber küçük oğlunun da öldürülmüş olması ilçedeki herkeste adeta şok etkisi yapmıştı.

Mümkün olmayan bir cinayet işlenmişti o gece.

ilçe’ de işlenen bu vahşi hunharca cinayet haberi dilden dile o kadar çabuk dolaştı ki şehir bu haberden adeta şehir çalkalanmıştı.

O gün bizim mühendis Ahmet de, iş yerine gelmemişti.

Ölenler onun öz ve yakın akrabasıydı onun için herkes mühendis Ahmet in işe gelmemiş olabileceğininin normal olduğunu düşünüyordu.

Vakit artık geçmişti ve öğleden sonra olmuştu. İkinci bir şok haber bulunduğumuz iş yerinde hemen yayıldı.

Cinayeti işleyen bizim mühendis Ahmet idi ve Ahmet o gün öğleye doğru hastanede yara berelerini tedavi ettirirken hastanenin önünde yakalanmıştı.

.
PEKİ BU CİNAYET NASIL İŞLENMİŞTİ.

 

Ahmet bir gün önce, benden borç olarak aldığı 150 bin lira ile, gider kendine bir yerden bir dönerci bıçağı ile,bir de 50-60 metre uzunluğunda bir de kalın bir ip alır.

O gün gece yarısı olunca, eşine bir bazı yalanlar söyleyerek evinden ayrılır, ve başka bir yerde sakladığı binek motorunu ve satın aldığı ipi ve de dönerci bıçağını yerinden alarak, halasının bulunduğu eve motorla gider.

Evin kapısı kapalıdır önce kendince kapıyı açmaya çalışır ama açılmaz içerden kilitlidir.

Ahmet düşünür sonra oradaki onların yaşadığı evin bitişik nizamında bulunan yan taraftaki apartmanın, açık merdiven girişinden evin beton çatısına çıkar ve bu çatıdan halasının ailesinin oturduğu yandaki bitişik apartmanın çatısına atlayarak geçer.

Oradaki bir bacaya yanında getirdiği kalın ipi bağlayarak, bir diğer ucunu da beline bağlar.

Sonra o kendisine ve bacaya bağladığı ipin yardımı ile mühendis Ahmet aşağıya sarkarak halasının oturduğu dairenin balkonuna iple nihayet inerdir.

Aslında iple sarkarak bakonuna indiği bütün apartman tamamen halalarınındır ve aparmanın en altında bir de halasının eşinin ve çocuklarının çalıştırdığı dükkanları mağzaları vardır.

Apartmanın yaz günü olduğu için, ve bir de bulundukları daire kat olarak da çok yüksek olduğu için balkonun kapısının o gece açık olduğunu görür.

Ahmet yavaşça balkondan içeri girerek iyi bildiği evin içinden yatak odasına doğru süzülür.

Evin içini çok iyi bildiği için halasının ve kocasının odasına doğru yönelirdir.

İçeri girer halasının kocasını yatağının içinde iken boynundan yanında getirdiği dönerci bıçağı ile boynundan keser atar.

Halasını arar ama hakası o gece evde yoktur yatakta sadece kocası vardır.

Bu arada, yan odada olaylardan habersiz odasında uyuyan evin küçük oğlu onların gürültüyle yerinden uyanır ve hemen dışarıya fırlar.

Mühendis Ahmet kendince akıllıdır, geride başka bir şahit bırakmak istemediğinden ve gözü de iyice dönmüş olduğundan katil mühendis Ahmet onu da oracıkta birkaç bıçak darbesi ile kolayca öldürürdür.

Öldürmek için evin içindeki diğer odaları dolaşır ve onu da öldürmek üzere her yerde halasını arar ama onu bir türlü bulamaz, çünkü halası o akşam, tesadüfen büyük oğlunun evine gitmiştir ve o gece orada kalmıştır.

Onun başka bir evde olması sayesinde o, ölümden kurtulmuş olur.

 

SONRASI VE BİZİM KATİL MÜHENDİS AHMET’İN YAKALANMASI."

 

Ahmet işlediği cinayetten sonra, suçun bütün delillerini ve üzerindeki kanlı elbisesini yok etmek ve yaptığı cinayetten kendince delil bırakmadan kolayca kurtulmak istemektedir.

Ve Ahmet hemen bir plan yapar oracıkta kafasında.

Olaydan sonra cinayeti işlediği evin bodrumunda bulunan dükkana, aceleyle merdivenlerden iner ve oradan bulduğu bir tenis çuvala kendi kanlı elbiselerini ve kanlı cinayet aletlerini doldurur camı kırarak dükkandan dışarıya çıkar, biraz ilerde sokak arasına sakladığı motor bisikletle hızla oradan uzaklaşır ve denize doğru giderdir.

Amacı bindiği motorda bulunan yedek elbiselerini bir yerde giymek ve yanındaki kanlı elbiseleri ve gömleklerini ve de sonra cinayette kullandığı cinayet aletlerini ağırlık bağlayarak bir yerden denize atmaktır.

İşte bu amaçla cinayeti işleyen mühendis Ahmet, o gece cinayetten sonra motorla deniz kenarına doğru hızla giderdir.

Olacak bu ya, Ahmet yolda motorla kaza yaparak, bindiği motordan düşer ve eli kolu bu defa taşa çarparak yaralanırdır kanlanır.

Yine de Ahmet bu halde deniz kenarına kadar giderek torbadaki kanlı gömlek ve elbiseleri sonra yanında getirdiği ve torbaya koyduğu cinayet bıçağını falan torbasıyla birlikte içine biraz da ağırlık taş koyarak denize atar.

Artık vakit geçmiş sabah olmak üzeredir. 

Ahmet gizlendiği bir yerde sabahı bekler, sabah olur akşamki yaptığı kazadan dolayı almış olduğu yaralarını stemizletmek sardırmak için hastaneye ister.

Sanki o gece hiç bir şey olmamış gibi gayet sakin hastaneye gider ve görevlilerin gelmesini bekler.

Ne var ki bura da kendisini takip eden durumdan şüphelenen sivil polisler vardır.

Ahmet orada ne kadar sakin görünmeye çalışsa da ve akrabasının ölüm yerinde de bulunmaması gerekirken bulunmaması nedeniyle dikkat çekmekte ve ayrıca az da olsa üzerinde hala var olan üzerindeki heyecanlı ve telaşlı hareketlerinden şüphelen polisler onu oracıkta yakalarlar.

Ve neticede alırlar karakola götürürler.

Ahmet sorguya fazla dayanmaz, işlediği bu acı hunharca cinayetin detaylarını suçunu sorguda kolayca anlatır itiraf eder.


“ÖNEMLİ SONUÇ "

 

Sonuçta onun bir akıl hastası olduğu düşünülen cinayeti işleyen katil mühendis Ahmet, doğruca alınır Bakırköy akıl ve ruh sağlığı hastenesine yatırılır.

Akıl hastanesinde mühendis Ahmet bir yıl tedavide kalır ve sonunda yattığı hastaneden iyi oldu bu denerek hastaneden çıkarılır.

Bu arada ölümden, ve öldürülmekten korkan korku ve panik içindeki Ahmet’in geride bıraktığı acılı lise öğretmeni eşi, derhal kocasından boşanır;

Ahmet Bakırköy ruh sağlığı ve akıl hastanesinde bir yıllık bir tedaviden sonra dışarı çıkınca, evli olduğu eşinin kendinden artık boşandığına dayanamaz ve de, bu ailesine de tekrar bir cinnet geçirip zarar verebilirim düşüncesiyle, intihar ederek kendi hayatına son verir.

Ahmet böyle yapmakla belki de ailesinin hayatını da kurtarmış olur.

Ve onun intihar ederek ölümü geride kalan eşinin de ve biricik oğlunun da acı da olsa bir kurtuluşu olur belki de orasını Allah bilir.

Keşke bu cinayet hiç olmasaydı ama, şizofreni olan kişiler de bazen böyle cinayetler işleyebiliyor işte.

Varın siz buna ister bir aşk cinayeti deyin ya da bir şizofreni cinayeti deyin ne derseniz deyin ama gerçek bu işte.

 




          A.Yüksel Şanlı er

30 Kasım 2010-11-30

 

 

( Şizofrenin Aşk Cinayeti başlıklı yazı Ahmet Yüksel tarafından 1.12.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu