Derin bir sessizlik nüksediyordu akşamın hicazkar sertinliğinde
Bin hüzün vardı yine sinemin sahifelerinde hicranın merliğinde
Zihnimi kuşatan sualler manasına ulaşmak için çok direniyordu
Neden bu ahval içinde olduğuma akıl, sır idrakime aksetmiyordu
Düşünmek ne kadar kabildir zira ruhum esaretin pençesindedir
Dilim ne söylese, gönül açık denizlerin hasretinde beklemektedir
Zindanlar var içimde, güneşe özlem duyan penceremde nedendir
Umutlarım hazanlaşıyor sanki üzerine kar yağıyor aşk kimindir
Seyrettiğim gözlerin feryadında şevk yok, sürur yok kayboluyor
Kalbim ne kadar nazargah olsa da, sevdası halimde narlaşmıyor
Neden gül-i nihal bizarlaşıyor, temaşası umutlarıma ulaşmıyor
Ne uyku kalıyor ne ahvalim aklıma ve izanımda takat bırakıyor
Sormalıyım ceddime mezarlarına vardıkça, hıçkırıkla ağladıkça
Onca işaret taşları var iken ruhumun esareti kalbimi kuşattıkça
Cehdim ve aşkım manasından yoksun kaybolan bir vakıa olunca
Ruhun o yetisini anlarım ne kalbin nazargahını şevkle ayıklarım
İlla ki malikimi vede sahibimi efendimin vecdinden anlamalıyım
Kitabı celili bu ahval üzre okumalıyım manasına vakıf olmalıyım
Kainatın lahzasından termaşa eden ayetlerin vecdine kanmalıyım
Aşkın, sevdanın ne demek olduğunu bu manada yudumlamalıyım
Mustafa CİLASUN