Bu gidip gelmeler iyice çoğalmıştı Cengizin nekahat döneminde.Bir çok şey gibi normal yaşamı da ertelemişti sanki...Her günü kabus oluyordu adeta.Gerek ziyaretine gelen hısım akrabanın iğneli sözleri gerekse bulmuşken yitirdiği dostu ve dostluğu...

Olayın üzerinden on beş gün geçmiş artık yara kabuk bağlamış ,iyileşmeye başlamıştı.Kendi ihtiyaçlarını görebiliyor ev içinde bahçede kısa olsa da gezebiliyor,yaşamında ertelediği bir takım eylemleri gerçekleştirebiliyordu.

O gün annesinin ısrarına rağmen çarşıya çıkmıştı.Belki bir iki tanıdık görürüm,belki bir dosta rastlarım diye...Çünkü artık ziyaretçilerinde ayağı kesilmiş evde ,yatakta sıkılmaya başlamıştı.

Sokakta yürürken hayatı yeniden keşfetmiş gibi,bahşedilen bu ikinci yaşamın tadını çıkarıyordu.Acelesi ve yapacak bir işi de yoktu.Dükkanda zaten yıllardan beri çalışan akrabadan iki genç vardı ki onun yokluğunu aratmıyorlardı.Annesi de bu dar zamanında haftada bir gidiyor hesabı kitabı alıyordu.Yaşlı olmasına rağmen matematiği onun deyimiyle``Aritmetiği``iyiydi.Çocukların canını çıkarıyordu hesap zamanı.

Canı dükkana gitmek istemedi de kendi bekar evine doğru yöneldi önce.Ayakları ısrarla o yöne gidiyordu kendi istemese de...Evine vardığında komşular karşıladı önce...Bir çoğu da zaten yaralandığı anda ziyaretine gelmişti hastahaneye...Gelemeyenler de eve uğramıştı.Ayak üstü hoşbeş etti bir süre komşularıyla...Sonra evine çıktı.Son akşamın dağınıklığı olduğu gibi duruyordu.

İş yapacak ,düzenleyecek hali yoktu.Yatağın ucuna oturdu.Düşünceye daldı,neler geçmedi ki gözlerinin önünden de yine o sahne,düşerken kendini tutan adam ve gözlerinin kararması...Hani olur ya birden elektirik kesilir zifiri bir karanlık...işte o düştüğü andan sonrası öyleydi.Ranzanın üzerinde unuttuğu sigara paketi gözüne çarptı...Gerçi doktor yasaklamıştı ya,``aman bir sigarayla öleceksem...``dedi ve yaktı sigarayı.

Öyle acı ve tiksinti verici geldi ki o meret ya bir çekti ya iki...hırsla kaldırıp attı pencereden.Pencerenin karşısındaki çınar gözüne çarptı,öyle de davetkardı ki....Kapıyı açtı usulca,indi aşağı yürüdü çınara.Çınar yalnızlığının türküsünü söylüyordu rüzgarla birlikte...
 
Yalnızlığın tınısı vardı attığı her adımda ve aldığı her nefeste Cengizin...Yeni bir iz aradı belki geçmişine o gizeme dair de ne yapraklar ne dere kenarındaki kurbağalar çağrısına kulak asmamış dahası umursamazdılar bu gün...Her zaman ayak sesinden ürken suyun derinlerine çamurlara gizlenen kurbağalar şimdi Cengiz yokmuş gibi aldırış etmiyorlar dahası o cırtlak sesleriyle müziklerine devam ediyorlardı.

Yapraklar daha tuhaftı,sanki tanımıyorlardı bu yabancıyı...Onlar da kendi dünyalarında rüzgara eşlik ediyorlardı.

Cengiz bir kez daha bir garip dünyada hissetti kendini.Ne yapmalıydı.Bu umursamaz doğadan kaçmalı belki de onlar kadar boşvermeliydi yaşamı da ,yapmadı ,yapamadı.İlk tanıştığı günm Çınarın gövdesindeki genişçe adam boyundaki yarıktan haberdar olmuştu.O gizemli adam eşyaları burdan çıkarmış dahası giderken de özenle toplayıp buraya koymuştu.Acaba eşyalar yine burda mıydı.Uzandı ,göremedi...Henüz vücudunu zorlayacak konumda değildi.Dahası yasaktı...Ne yapabilirdi,düşündü bir çözüm yoktu.İyisi mi vazgeçmek dedi ve yürüdü çaresizce sokağın bu tenha yüzünde...Günün bu saatinde kimsecikler yoktu nerdeyse...tek tük insanlar,işinde gücünde onlarda...

Şehrin işlek caddelerine geldiğinde nisbeten insan yoğunluğunun daha çok olduğunu gördü.Hem de o insanların ilgisi...Cengizi ayakta gören,hem geçmiş olsun diyor hem de hal hatır soruyordu.Bu hal de Cengizin canını sıkmaya başlamıştı da imdadına yetişen annesi olmuştu...
Kadıncağız oğlunun dışarı çıkmasına kızmışsa da yüreği elvermemişti onu sokaklarda yalnız bırakmaya...Gidebileceği her yere bakmış bulamamış belki de çarşıdadır diye henüz çarşıya çıkmıştı ki oğlunu görmüş ve yanına gelmişti,Cengiz`in kızacağını bile bile.``Olsun diyordu anne yüreği elvermez tabi...Heleki bir kör bıçağa kurban edilmişken rabbim bana bağışladı ya aslanımı,Onun için ölürüm gerekirse,kızarsa kızsın,``diyordu.

Annesini karşısında görünce önce şaşırdı Cengiz sonra,
-Hayırdır sultanım,beni mi merak ettin yine...Ne işin var buralarda.
-Evet ya, seni merak ettim,daha iyileşmedin ki oğul.Bir yerde düşer kalırsın diye korkarım.
-Korkma anacığım korkma,ben çok iyiyim...Bedenen belki daha iyileşmemiş olabilirim de ruhen iyi hissediyorum kendimi...Hem sen biliyorsun sıktı artık yatmak.
-Hımmm,biliyorum ya iyileşmek için öyle gerekiyormuş,duydun doktorları.
-Anacığım boşver doktoru moktoru.Onların bir pOH bildikleri yok.
-He ya,onlar seni yeniden hayata döndürmedi değil mi...
( Yaşıyoruz.... 21 başlıklı yazı Lütuf VELİ tarafından 9.01.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu