İsrail devletinin nasıl ve ne zaman kurulduğunu biliyor musunuz? 1896'da Theodor Herzl "Yahudi Devleti" adlı bir kitap yazdı. Viyana'da yaşan Herzl Yahudilerin kendi devletini kurmasını savunuyordu.

1897'de "Birinci Siyonizm Kongresi" toplandı. Kongre sonunda yayınlanan belgede Filistin'de bir Yahudi devleti kurulması ve Dünya Siyonizm teşkilatının bu amaçla faaliyete geçmesi tavsiye ediliyordu.

Bu dönemden önce Filistin bölgesine Yahudi göçü başlamıştı. 1897'den sonra göç daha da arttı. Yine bu dönemde Theodor Herzl'le Sultan Abdülhamid'in arasında geçen bir konuşma rivayet edilir:

Theodor Herzl, Osmanlı'nın bütün dış borcunu karşılayacak büyüklükteki bir parayı Filistin topraklarına bedel olarak ödemeyi teklif eder rivayete göre ve huzurdan kovulur. Abdülhamid 27.817 kilometre karelik toprağı satıp hazinesini altınla doldurabilir, ülkenin borçlarını ödeyip saltanatını güçlendirebilir, keyfine bakabilirdi. Onun yapmadığını Filistin halkı kendi yaptı ve gözünü bürüyen para hırsı yüzünden toprağını Yahudilere sattı; kendi ipini kendi eliyle çekti.

Bugün ektiğini biçen Filistin, İngilizlerin desteğiyle Osmanlı'ya başkaldırıp bağımsızlığını (!) alan Araplar tarafından bile yalnız bırakılırken yine biz koşuyoruz Filistin'in yardımına.

Geçelim.

İsrail satın aldığı topraklarla sayı ve arazi üstünlüğünü sağlayınca 1948'de bağımsızlığını ilan etti. İsrail'i ilk tanıyan ABD ve Rusya olurken İngiltere ve Fransa'yla devam etti tanıma süreci. Bağımsız İsrail'i ilk tanıyan Müslüman ülke de maalesef Türkiye oldu.

Yahudiler'in bir yemini vardı: Arz-ı Mev'ud'a sahip çıkmak ve ne pahasına olursa olsun bunu gerçekleştirmek.

Arz-ı Mev'ud: Vadedilmiş topraklar demek. Kur'an'da Hz. Musa (a.s.)'ın İsrailoğulları’na şöyle dediğini biliyoruz. "Ey Kavmim, Allah'ın size takdir ettiği Arz-ı Mukaddes'e girin arkanıza dönmeyin. Yoksa hepiniz nice zararlara uğrayanlardan olursunuz. " (el-Mâide, 5/12).

"Andolsun ki biz zikir (Tevrat)'dan sonra (Davud'a indirilen) Zebûr'da yazdık ki. "Arz'a (arz-ı Mev'ud 'a) benim salih kullarım varis olur."(el-Enbiyâ, 21/105). Arz-ı Mev'ud'un değerini takdir edemeyen İsrailoğulları yeryüzünün salihleri olamamış fakat daima bunun özlemini duymuş ve bu toprakları ele geçirmek için her türlü hileye başvurarak her şeyi mübah görmüşlerdir. Arz-ı Mev'ud Müslümanlar, Hristiyanlar ve Yahûdiler tarafından kutsal kabul edildiği için her üç ümmet de buraları ele geçirme gayreti içine girmiş ve bu bölgede tarih boyunca mücadeleler sürmüştür. Yahudiler Allah'ın Peygamberlerini öldürüp onun dinine ve emirlerine sırt çevirdiklerinden Allah onların bu kutsal yerlere mirasçı olamayacaklarını belirtmiştir.

İsriloğulları Arz-ı Mev’ud’u gerçekleştirmek için yemin ettiler. Nil Nehri’nden Fırat’a kadar olan ve yedi ülkeyi içine alan büyük bir coğrafya Arz-ı Mev’ud.

Bugün Suriye sınırındaki 510 kilometrelik mayınlı arazinin temizlenmesi ve kullanım amacıyla mayın temizlemesini yapan firmaya kiralanması gündemde. Bölge, yapılacak bir anlaşmayla 49 yıllığına İsrailli bir firmaya verilmek isteniyor “Paranın dini, imanı olmaz!” denilerek.

Yüz yıl önce Filistinliler de paranın dini imanı olmaz deyip Yahudilere satmışlardı topraklarını.

49 yıl ülkemin sınırları İsrail’in elinde olacak. Üstelik tam da Arz-ı Mev’ud çizgisindeki topraklar. Bereketli topraklar. Tarım yapılmaya elverişli, altı petrol dolu topraklar. 510 kilometre uzunlukta bir arazi…

Bırakınız tarım yapmayı hiçbir şey yapılmasa, bomboş kalsa bile kimseye verilmemeli, kiralanmamalı bölge. Amerika’nın BOP diye bölgeye yerleşme azmi varken İsrail GAP’tan aldığı topraklarla bölgede yeni bir hayal peşinde koşarken mayınlı araziyi para için kiralamak, kuzuyu kurda teslim etmektir.

Bir ülkede sınıra mayın döşeyen kimdir? Önce bu sorunun cevabını bulalım. Mayın döşeyenin elinde onun krokisi, planı elbette mevcuttur. Yine mayını döşeyen kurumun “İstihkam” kanadı bu işi yapmakla görevli değil midir? “Standart, krokili mayınları döşemek ve temizlemek” istihkamcıların birinci görevidir.

Mayın’ı temizleyemeyiz, diyen yetkiliye şunu sormak istiyorum: Farz ediniz ki savaştayız. 510 kilometrelik bir mayınlı arazi çıktı karşımıza. Geri mi döneceğiz. Burayı ben aşamam, başkası gelsin aşsın mı diyeceğiz? Savaşta mayın döşeyip temizlemekle görevli olan kurum barışta bu görevle yükümlü değil midir?

Mayınlı bölgenin temizlenmesi yeni bir konu değildir. Özal zamanında başlayan ve son on yıldır bu alanda ciddi çalışmalar yapılan bir meseledir. Bu amaçla kurulmuş Türk firmaları da mevcuttur. Konu sanıldığı kadar sığ değildir. Bir anda yapamayız, edemeyiz gibi bir yanıltmacayla İsrail’e verilmek istenen topraklar Arz-ı Mev’ud’a hizmet için midir?

Vatan evlatlarını heba etmek doğru değil mantığına bakınız! Vatan için nice evlatlar verdik şimdiye kadar. Bir karış vatan toprağı için hangimiz vermeyiz canımızı? Yeter ki kanımız, şehadetimiz üzerine gizli hesaplar, planlar yapılmadığına emin olalım.







( Arz-ı Mev'ud başlıklı yazı M. Kuvancı tarafından 30.05.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu