eskiden şiirlerin vardı senin çocuk,
küçük küçük
kafiyeli hatta kimi zaman,
her anı yeniden doğurur gibi
yazmak isterdin.
geceleri tütün kokardı
ellerin,
kapı önü muhabbetlerinde
soğuktan titresen de
sigara sönüp
güneş yakıncaya dek anlatırdın.
düşlerin vardı senin çocuk,
büyük büyük ümitlerin,
çoşkuyla
dünyalara dalardı gözlerin.
hevesli sözlerinin sıcaklığı bıyıklarını terletirdi
o günlerin sabahlarına saklanan
gamzelerin çıkardı kınından...
sesler karışır
gökyüzü değişir
sen gülerdin çocuk,
dağ yamaçlarından
iner gibi serin bir suyun
ferahlığıyla.
en çok mutlu zamanlarında korkardın çocuk,
şehre ilk kar düşerken
vapur dumanıyla kanat çırpması gibi
bir kuşun,
çekiştirmek değildi derdin
parmaklarınla sıktığın kolu
ve en iyi baban bilirdi
gece gelen -o- telefonun korkusunu
...
sen susardın çocuk
kasıklarında hissettiğin ağrı zamanı çekerdi...
şimdi
sen, çocuk,
katilisin kendi çocuğunun,
ve
bir kadının eşgalinde
saklı
sessizliğindeki sır...
artık sadece susma hakkına sahipsin!..