UNUTTTUK
Unuttuk, çok çabuk unuttuk.
Oysa dünya ebedi değildi.
Ölümlü değil miydik?
Hatırlanması ve hiç akıldan çıkarılmaması gereken de,
Bu değil miydi?
Bizden önce gelen ve giden,
O güzel insanları ne çabuk unuttuk.
Ölümün vuslat olduğunu bilerek yaşayanları,
Ölümün bir düğün olduğunu hissettiren,
Mevlana’ları, Yunus’ları, İstanbul’un surlarında bayraklaşan,
Ulubatlı Hasan’ları, Çanakkale’de destanlaşan,
Seyit onbaşıları ne çabuk unuttuk.
Uyuduk, uyutulduk,
Yüzümüzü semaya döndüremedik.
Elimizdekileri sahiplendik,
Oysa;
Onların gerçek sahibi biz değildik.
“Mal da yalan, mülkte yalan,
Gel biraz da sen oyalan” dediler, aldırmadık.
Ellerimiz, yüzümüz, gözümüz, yüreğimiz,
Emanetlerimizdi,
Korunması gereken…
Dünya bir han bizler yolcu idik,
Bizden önce de nice yolcunun,
Bu handan gelip, geçtiğini unuttuk.
Bütün servetimiz yedi arşın bezdi,
Sermayemiz acizliğimizdi.
Yüzümüzde Rahman’ın nakışı,
Gözümüzde cemalin bakışı,
Hamurumuzda aşkın mayası vardı.
Unuttuk! Çok unuttuk.
Artık hatırlamanın vakti gelme dimi?
Son durak dediğimiz,
Ebedin başlangıcı değil miydi?
Unuttuk,
Gelip, gitmenin,
Bir tecelli olduğunu,
Ondan gelip, ona gitmenin,
Güzelliğini unuttuk…
Ya Rab;
Çok unuttuk, ama unutulmadık.
Unutan kullarından eyleme,
Razı olduğun kullarından eyle.
Sevgili Peygamberimiz Muhammed Mustafa (R.A.V.)
Efendimizin şefaatine bizleri mazhar eyle.
Biz günahkâr, aciz, mücrim kullarız.
Sen Rahman’sın, Rahim’sin,
Affetmeyi seversin,
Bizleri de affeyle.
Ya Rab;
Huzuruna gelende,
Bizi de kabul eyle,
Bizi de kabul eyle,
Bizi de kabul eyle.
Mehmet KURNAZ
27.12.2010