Neden, nasıl sorularına sahici cevap bulmadığı memuriyet hayatı ,ona askeriye hayatını andırıyordu. Bütün bunlar mesleğini sevmesini engellemişti..
Her gün motomot yapa geldiği şeyler ruhunu ezmiş ,masa başında dirsek çürüterek kalbinin sesine kulak vermediğini düşünüyordu...
Öyle ya! ekmek parasıydı katlanacaktı.
….
Kazım bey bugün erkence çıkmıştı, çalışma ofisinden.Çalışma masasındaki dağılmış evrakları düzeltmeye üşendi. Biraz yürümek istemişti ,ufak ayrıntının kendisine iyi geleceğini düşündü.
Alaca karanlık bir akşamın koynunda hafifçe çiseleyen yağmur damlaları, ancak sokak lambasının loş ışığında görülebiliyordu.Topuklu ayakkabısının kaldırım taşlarında çıkardığı ses de bu akşam ki yürüyüşüne melodik bir hava katmıştı..Yolun her iki tarafında rakse durmuş ağaçların dalları çoktan akşamın şölenine katılmıştı
Yürümeyi çok seviyordu kazım bey.. Arada bir yürümek ona bir şiir,bir melodi gibi geliyordu.Sahici cümleleri bu yürüyüşlerde bir daha düşünüyor ,kendini iyi edecek cümleler bu yürüyüşlerde kalbine konuyordu.
Öyle ya hayata dair sorulara bu yürüyüşlerde cevap arıyordu? Hayatı düşündü.Onun için hayat ne ifade ediyordu? Ömür sermayesini doğru kullanmalıydı insan. Evet dedi “Hayatı veren zatın yol haritasından çıkmak türlü tehlikelere razı olmaktır”
Keşke dedi. Kazım bey,keşke! Bütün yolunu şaşırmışlarda benim gibi bu güzellikleri yaşasalardı..
…
Kazım beyin yaşadığı büyük değişimle, aile hayatında da gözle görülür değişiklikler olmuştu.Kavga ve tartışmaların yerini; inanç,huzur,saygı ve hayata hikmet gözüyle bakma duyguları yer edinmişti. Salonu boydan boya kaplayan cam vitrindeki türlü eşyaların yerinde baştan sona kitaplar almıştı.Bu evde artık kitaplar konuşuyordu.
Kazım beyin Zehra adında bir kızı vardı.Meraklı yapısıyla her şeyi didik didik sorardı.Zehra hayatta ne olup bittiğini kavrayacak yaştaydı..
Bir gün Zehra evin bir köşesindeki eski resim albümünü karıştırırken bir de ne görsün? Babasının gençliğinden kalma bir foto.Saçları dağınık,yüzü epeyce siyahlaşmış.Evet.. evet.. dedi. Bu bir kumar masasıydı. Büyük içki şişeleri masanın ortasında duruyordu..
Şaşırmıştı,bu da neydi böyle? Anlam veremedi önce.Babasının geçmişine ait böyle bir şey varsa neden şimdiye kadar haberi olmamıştı? İkirciklendi.Neydi ne değildi öğrenmeliydi hemen.
Bu duygularla babasının yanına vardı.Foto elindeydi o sormadan kazım beyin gözü fotoya ilişti.Göz bebekleri faltaşı gibi açıldı,yüzü kızardı,nefes alış verişi hızlandı.Donuk bir foto.Geçmişinden bir kare.Donukluğuyla kalmıyor, kazım beyde türlü duygular uyandırdı.Onu zaman atına bindirip karanlık geçmişinin orta yerine göndermişti.
Bu da neydi böyle.Nerden çıkmıştı şimdi. Oysa, o döneme ait bütün fotoları yaktığını biliyordu.Kazım bey geçmiş yaşantısını ailesiyle paylaşmamıştı.Yüce yaratıcı SETTAR ismiyle günahlarını örtmesini dilemişti.Bu yüzden de geçmiş hayatında ki sevimsiz kareleri ;geçmişin karanlığında sesiz ve nefesiz bırakmak istercesine kimseyle paylaşmama kararını almıştı.Ama bu foto her şeyi bozmuştu..
Karşısında sessiz duran Zehra ilegöz göze geldi.Yanına oturttu yaşadıklarını anlatmaya başladı.Bir cümle düştü ağzından kızım dedi”hayat düz bir yol değil ki her an mecrasından aksın”
Benimde yolda kaldığım zamanlar oldu.İşte bu foto benim bedbaht zamanlarımın tanığıdır.Şimdiye dek paylaşmak istemedim.Öylece kalmasını istedim.
Gözlerini kıstı kaşları vakur makamında çattı ve anlatmaya başladı.
-Gençliğimde bir şekilde kendimi bedbaht bir hayatın orta yerinde bulmuştum..İçki ,kumar, mey…
Annen o zamanların tanığıdır,çok çekti kadıncağız, çok.Eve sarhoş gelmeler,türlü kötülükler.
Debelenip duruyordum..Yardıma muhtaçtım,zor durumdaydım.Arayıştaydım lakin neyi aradığımı bile bilmiyordum..
Dini yaşantıdan uzaktım.Dolayısıyla ibadet etmiyordum.Bir gün nasıl olduysa çalıştığımız kurumun yanı başındaki camiye bir arkadaşın isteğini kıramayarak Cuma namazına gitmiştim..Öyle ya, o gün bir şekilde yolum düşmüştü.
Cami hınca hınç doluydu.Asude bir huzur kokuyordu.Cemaat derin duygulara kapılmış ötelerden ta ötelerden sesiz nağmeler getirmişti caminin orta yerine.
Ne çok özlemişim böyle bir şeyi..
Caminin ortalarından bir yerde ben de bu ötelerden nağmeler okuyan koroya kendimce kırık kanadımla eşlik ediyordum..
İmam hutbe okuyor;
iman diyor; insanı insan bekli de sultan eder, diyor..Uzak kaldığım cümleleri bir bir sıralıyor.
İmam hutbe okurken;nasıl ne şekilde oldu bilemiyorum ,birden bunca kalabalığın orta yerinde dalıyorum,göz kapaklarım kayboluyor, başka bir alemde kendimi hergünkü bedbaht alemimde buluyorum..
Kumar masasındayım,yeniden.İskambil kağızlarından bir tanesi geliyor bir tanesi gidiyor.Heycanlıyım çünkü ucunda yüklü para var.Bir kağıt bekliyorum, gelse oyunu alacağım.
Dileğim yerine geliyor “joker”çekiyorum.Bakıyorum,inanmak istiyorum.Evet diyorum,evet düpedüz bu joker..
Heycandan ne yapacağımı şaşırıyorum; awazım çıktığı kadar bağırıyorum joker diyorum joker,joker.
Caminin orta yerinde yükselen nidayla uyanıyorum.Ne göreyim,ne diyeyim ,ne yapayım..?
Sağım solum,önüm arkam bütün cemaat bana bakıyor, ne yapacağımı şaşırıyorum.,Kaldım öylece caminin orta yerinde .
Anladım..
Yüce yaratıcı beni ,hayatımı camide caminin orta yerinde uyarmıştı.Anladım doğru olmayan bir yoldaydım..
O gün yeni bir sayfa açtım, o gün bu gündür bu sayfanın kirlenmemesi derdindeyim.