GÜNÜ BUGUN SEKIZ MART
Buyrun bakalım ne olmuş geçen seneden beri.Dünya kadınları için ne değişti anlatın haydi, değişen bir şey yok mu? tabi ki yok artan şeyler var. ilk başta töre cinayeti, gasp, tecavüz, şiddet.İşte insan hakları, işte avrupa yolu. Hala kadını bir araç gibi gören bir toplum ve kuluçka makinası gibi çalışan kadın. Haklarını ihlal eden, hatta fikir beyan etti diye idam mahkumu olan kadınlar için bir yılda bir defa sekiz mart. Ne işe yarar ki?
Sorun bakalım, sokaktaki adama sekiz mart nedir? Ne anasına saygısı var, ne eşine, ne kızına sadece kadın yemek yapsın, evi temizlesin ve sevmiş sevmemiş, saygı duymuş duymamış hiç önemli değil.Başında bir adam olsun, ona koca olmuş. Orada ölecek, dönmeyecek zihniyeti hala mevcut. Bir ülkede yalan bu gelinlikle girdiğin evden kefenle çıkarsın lafı yalan. Baba evine dönerse, kazandan düştük diye sevinen baba, kazana bir kişi daha eklenecek, hatta kadın çaresiz yavrusunu da getirirse korkusu var. Yoksa evladı için değil, ondan önce eşine anasına saygı duymuşmu, onu insan gibi görmüşmü ki.
Kızlar okumaz, kariyer yapmaz, tabi vurup kafalarına yumruğu kullanılsın değil mi? Ah kadınlar ah, on üç yaşında ki kızları para karşılığı satıp, parasını yiyen baba. Töre böyle diyenler, siz nasıl Allah’ın huzurunda hesap vereceksiniz? Aslında Avrupa farklı mı, hayır orada da şiddet var, kadın eziliyor ama biz imanlı ve hak hukuk gözeten bir toplumuz diye övündüğümüz için çok üzücü geliyor. Aslında insan insandır diyebilsek, o da, sen de yaratıldın ve birbirine muhtaç iki birey.
Saygı, sevgi duyulması gerek kadın bir çiçek gibi narin güzel ve sevgi dolu. En önemlisi kadın ana, kadın yar, kadın eş, kadın aş, kadın aşk, kadın güzel bir varlık ve dünyanın temeli. O halde kadını incitme hakkı yok, kimse bu hakka sahip değil ve olamaz da. Haydi kadınlar, bizsiz dünya dönmez o halde kendimizi sakın harcamayalım ve yerimizi bilelim, bulalım. Mücadele edelim, biz varız diyelim ve dünyanın bizsiz olması, karanlıkta kalması demektir.
Dünya kadınlar günümüz kutlu olsun, bizler birer çiçeğiz. Çiçeğe gerek yok sevgi saygı istiyoruz. Çiçeğe kanmayın, şiddete hayır, töreye hayır, tecavüze hayır, yıpratılmaya, kullanılmaya hayır.Ben bir insanım ve cinsiyetim kadın demeliyiz. Varız, o halde bütün kadınlar haydi el ele dünyaya meydan okuyalım. ////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////bu siir degil gercek bir hayat hikayesi.
Mendilci Kız,
Her sabah gördüğüm, bazen mendil aldığım mendilci kız, seninde dünya kadınlar günün kutlu olsun.
Bu gün sabah çok kar var, hava çok soğuk.
Ben gene yanından geçmek üzereyken, mendilci kızın içini çektiğini farkettim.
Döndüm baktım, yalın ayak, ayakları buz tutmuş, elleri kızarmış.
İçin için ağlıyor, ne var? ne oldu dedim, ' hiç abla, mendil vereyim mi? ' dedi.
Yok ihtiyacım yok, neden ağladın? dedim.
Omzunu kaldırdı, hiç dedi.
Kaldır başını bakayım dedim ve elimle çenesinden kavrayıp kaldırdım ki ne göreyim, ahu gibi gözler, ne güzellik yarabbim.
-Adın ne senin dedim? -Gülçehrededi kısık ve korku dolu bir sesle.
Ne oldu sana dedim, dün gece birileri zorla götürmek istedi beni, kaçtım. Kafamı taşa çarptılar, başım çok ağrıyor abla... aman allahım gülçehre, ben neyapmalıyım.
İçim eridi, aylarca rejim yapsam bu kadar yağlarım erimezdi. Bende ağlıyorum ve gülüm seni kim koklamak istedi.
-Kimsen yok mu senin? -Var.
-Nerede, hadi beni evine götür dedim.-Olmaz anam kızar, neden ağladın, acındırdın mı der.
-Baban yok mu? -Yok. Neden ne oldu? -Bilmem. -Annen çalışıyor mu? -Yok, hasta yatıyor.
-Kardeşin var mı gülçehre? -Var, benden başka dört tane.-
Ama ben onu dinlemedim takip ederek evine gitim gorduklerim inanilmaz..
Gül Çehre kim bu kadın sen mi çağırdın?
-Yok ana ben çağırmadım.
Mustafa nerede bu gün görmedim diyor ve devam ediyor.
Sanki ben orada yokmuşum gibi davranıyor.
Gül beyaz diyor bak biryere gitmesin diyor.
Ana burada uyumuş diyor.-Gül Çehre, üstünü ört kızım üşümüştür.-
Peki ana,diyor gül çehre.O yokken bütün gün, bu evde neler oluyor diye düşündüm.
O anda ben konuşmaya başlıyorum; -Geçmiş olsun neyiniz var? -ayaklarım, tutmuyor da.
-Adınız ne? -Gülten.-Kocan nerede? -
Yok, yok olasıca, gitti bizi bırakıp.
-Neden, sen hastasın diye mi? -Yok o gidince ben böyle oldum.-
Ne kadar güzel bir kadınsın, neden terk etti seni? -Nereden bileyim ben,Bir içini çekiyor ki, sanki ev sallanıyor.
Benim içim eriyor adeta.-Peki nerede olduğunu bilmiyormusun? -Yok...biriyle kaçtı.-
Ya nikah? -Yok bacım ne arasın.-
Neden bu kadar çocuk? -Beni çok sevdiğini söylüyordu, bunlar oldu.diyor ve utangaç tavırlarla yüzünü öne eğiyor.
Peki bak bu kızında çok güzel ya başına birşey gelirse diyorum... olanlara bak.-
Ne oldu ki? sen polismisin? -
Hayır hayır diyorum.
Kız ne oldu diyor kadın şaşkın bakan gözlerle,-Hiç ana, dün gece karanlıkta gelirken, ağaca tosladım ya başımı, onu diyor bu abla.
Peki diğer çocuklar diyorum, nerede sormaz olaydım keşke.
Kadın bir ofladı, sinirli bir ses tonuyla; -Mustafa mendilde, mehmet ayakkabı boyuyor, gülsüm komşunun kızını sallıyor.
Nasıl diyorum,-Sende birşey bilmiyorsun, salıncak sallıyor, uyutuyor işte. -Peki bunların aldığıyla nasıl geçiniyorsunuz? -Zaten yetmiyor, kira veremiyoruz, ekmek, peynir alıyor....Otursana diyor, nihayet polis olmadığıma inanarak.
-Gülçehre çay yap kızım, temiz bardak koy.
-Koydum ana.Fakat gülçehrenin güzel gözü kan çanağına dömüş şekilde. Ağrısı var besbelli, nasıl sabırlı, solgun gelip biryere yatacağına hiç bunlar olmamış, hiçbirşey başına gelmemiş gibi işe koyuldu Gülçehre.
Ben çay falan içmeyeyim, bir başka zaman diyorum, olmaz diyorlar.
kirilmasinlar diye zoraki bir bardak cay istim.
Fakat, benim aklım Gülçehre'nin gözündeki kanlanma ve başağrısında.
Bir an önce doktora ulaşmalı, bir yandan da bunu yapanlara beddualar yağdırıyorum içimden.
Ben bir doktorla gelirim ya da sizi alırım diyorum, gülçehreyi bir doktor görmeli...Oradan binbir düşünceyle ayrılıyorum.
Yol boyunca ağladım, seni kim koklamak istedi gülüm.
Elleri kırılsın ahu gözlüm. Onlardan once terk eden erkegin onca cocuk ve bir kadini perisan etmesien ne demeli...
Umarım sen ve senin gibiler kurtulur ve bu durumlar birdaha olmaz. Gülçehre ve ailesine doktor filan ne gerekiyorsa yapıldı.
Bütün ana ve dünya kadınlarına sesleniyorum; Gülçehreler solmasın ve bu tür olayları yaşamasınlar.
Kimse bu güllerden kötü emelleri için istifade edemesin.
Okuyup kendilerine yeterli bireyler olsunlar.
Kadınlarımız bu gün iki ekmek alıyormuş gibi yapın, birinin parasını bu yavrular için bir kutuya atın.
Ne olur, Ahmet, Mehmet, Gül, Gülsüm ve Gülçehre gibi niceleri kurtulsun. Bunlar bizim umudumuz, bunlar bizim yavrularımız. Yüzüstü bırakan ana olsun, baba olsun, onları da merhamete davet ediyorum.Haydi analar bir ekmek parası kutuya....
Gönül İsterdiki…Gönül isterdiki….kendimiz çalıp,kendimiz söyleyip,kendimiz dinlemek zorunda kalmayalım…Gönül İsterdiki Kadin sadece teniyle oyunuyla degil beyniyle merhametiyle caliskanligiyla ve en onemlisi ana es olusuyla var olmali Ve bu sekilde kabul gormeli diyorum...///////////+++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++VaroşlarVaroşların gülüyüm, bende Allah kuluyum. Büyük kentlerin gece konduları,şimdilerin varoşları.
İsimleri yeni ama insanlar ve yaşam aynı.
Bir öğlen sonu uğradım, elimde bulunan adresi arıyorum ve tam buldum derken şok oldum.
Gece mi, gündüz mü ne zaman kondu bu dedirten bir manzara.
Aman Allahım bune, evin ev denecek hali yok, yıkılmış, yakılmış bir yer. İçeriye
sesleniyorum; -Selam, kimse yok mu?
Bir müddet sonra bir ses izbe karanlıktan; -Ne var, ne istiyorsun?
-Haticeyi arıyorum, senmisin? -
Yok, o arkada ne yapacaksın onu? -Konuşmaya geldim-
Televizyoncumusun sen? Sorusuna cevap almadan, parmağıyla yan tarafı işaret ederek evi gösteriyor bana.
Onun parmağıyla işaret ettiği tarafa yöneliyorum. Önümde bir tarafı naylon çadır, bir tarafı diğer bir gecekonduya dayanmış olan üç tarafı da naylonla çevrili ev! ! ! Haticenin evi! bu işte.
Sesleniyorum; -Hatice hanım...
İçeriden bir çocuk sesi, ana birileri geldi diyor.
Ve korku dolu gözlerle karşımda bir çocuk; Kara gözlü, zayıflıktan adeta afrikalı kabile insanlarını andıran bir vücut,gövdesinden oldukça büyük olan başı hemen gözüme carpiyor.-
Hatice senin annen mi? Çocuk cevap vermeden içeri kaçıyor korku ve ürkekçe.
Naylonun bir ucunu kaldırarak içeri giriyorum.
Aman Allahım ne göreyim, karton kutularınüzerinde oturan bir hanım. Bir anda başım döndü, ölüyorum sandım.
Bu da neAllahım dedim.
Kartonların üzerine serilmiş gazete kağıtları v.s. kısasüreli bir şaşkınlıktan sonra,-Hatice senmisin? -
Heee-Bu çocuk kimin? -Benim-Senin adın ne bakalım? -Kerem dedi küçük çocuk...
Hatice yüzünü dönmüyor ve bana bakmıyor, başındaki al yazma mora dönmüş.
Kaldır başını benimle konuş, bu halin ne diyorum, kimsen yok mu?
kocan yokmu? bir sürü sual ama hiç birisine tek kelime cevap yok. Haticenin sessizliğinin ardından, yağmur gibi yaşlar dökülmeye başlıyor gözlerinden.
Boğulurcasına ağlıyor garibim.
Bir müddet sessizlik oldu, sonra sessizliğiyeni sorumla ben bozdum.-
Nasıl bu hale geldin sen? Bir hışımla döndü ve,O anda birkaç saniyeliğine öldüm sandım, ah yavrum benim yüzü perişan birhalde, kezzap ile yakılmış garibimin yüzü.
Bu kez Haticeye değil Allahıma
yönelttim soruyu ve isyankarca ağlamaya başladım.
Nedenini duyunca şaşırdım....
Evlere temizliğe giden Hatice, bu kazandığı paradan kendisine bir çorap almış.
Ölesiye dayak yedikten sonra, bu insafsızca cezayı vermiş aklı sıra Haticeye.
Üstelik hamile olmasına aldırmadan, canice yapmış bunu.
Hastaneye götürülen Hatice zamanı gelmeden doğum yapmış, hastaneden çıkınca ölmedin mi sen diye tekrar çok dömüş zavallıyı.
Git bu gün çalıs ve para getir diye tekrar çok dövmüş Haticeyi. Gittiğim evler yüzümü görünce bir bir kapandı diyor, hıçkırıklar içerisinde anlatırken olanları.
Devam ediyor; '
O zaman benim eve getireceğim adamlarla beraber olacaksın diyor ' ve bende evden kaçtım.
Gece eve gitmedim, öldürecek diye. Gece evin önünde içip sızmasını bekledim, sonra usulca çocuğu alıp evden çıktım.
Akşamı cami avlusunda geçirdim.
Sabah namaza gelen bir adam para verdi ve simit aldım o parayla.
Ertesi akşam tekrar cami avlusuna sığındım, fakat akşama sarhoşlar geldi ve bana saldırdı.
Sabaha kadar yedi sekiz kişi saldırdı.....
Tümbunları anlatırken artık gözlerinden yaş gelemez olmuştu.
Bende nice sonra saçlarımı yolduğumu farkettim...
Devam ediyor Hatice; Ertesi gün camiden çıkan bir amca buraya getirdi bizi, bu evi onlar yaptı.
Oda fakir, mahalleli yardım ediyor, yaşayıp gidiyoruz işte.
Kimi ekmek getirmiş onun bedenini istemiş, kimi Allah rızası için demiş.... Anası ve Babası ise kazandan düştük diye bir daha yüzüne bile bakmamış garibin.
Şimdi, analar babalar lütfen kızlarınızı okutun, okutamadığınız kızlarınızı lütfen meslek sahibi yapın.
Onları bu şekilde acımasızca bırakmayın.
Haticenin günahını kim ödeyecek? Haticeye gereken yapıldı, kerem kurtuldu. Fakat benim beynim hala tutsak,çünkü daha çok Haticeler var....
Simdi hangisi dogru hangisi yanlis ve hangisi kadinlar gunun kutlasin.. SEVGILI OKURLARIMTürkiye’de Kadın Olmak…Türkiye de kadın olmak ne kadar endişelendiriyor şöyle bakınca duruma.Türkiye de kadın olursanız yıllardan beri süregelen birçok sıkıntıyı defalarca yaşarsınız ister Avrupa ister Amerika, isterseniz de Avrasya birliğine giriniz.Sevgili Mustafa Kemal Atatürk’ün kadın hakları üzerindeki düşünceleri dünyada bir çok bilim adamına tez olup geliştirme fırsatı vermiştir; Kadının hakları ve özgürlükleri.Özellikle Kurtuluş savaşında ki Annelerin ablaların sırtındaki o kilolarca mermi taşıdıkları silinmez bir gerçek tarihimizde. Kadın olmak savaşlarda bile eşinin kardeşinin babasının yanında olmak bütün cefayı çekmek onlarla ve zaferin en büyük parçası olmak benim ülkemde..Lakin Türkiye de kadın olmak…
Değeri bilinmeyen bir elmas parçası olmaktır çoğu zamanda… Her çileyi çektirmek, sonrasında ise defalarca aşağılanıp sokaklara atılmak, yakılmak sokak ortasında…Türkiye de kadın olmak özgürlük için mücadele etmeyi gerektirir. Özgürlük için mutlaka savaşmalıdırlar. Kimse savaşmadan bir şey vermez onlara. Mutlaka çile çekmeleri gerekir.Türkiye de kadın olmak denilince, ülkenin en önemli konusu olmuşken son zamanlarda özellikle, söylenebilecek çok şey çıkar aslında insanın karşısına.
Anlatamazsın birçoğuna ne sen ne de birçok mücadele veren insanların derdini. İllaki dedikleri olacaktır gözlerinde değeri o kadardır kadınların..Meydanlarda haykırırlar defalarca “kadınların önemini” vurgular dururlar.Ama işin başına gelince de en büyük zulmü kadınlara yaparlar atarlar başlarından “sus be kadın git eve çamaşırları yıka” diye. Ellerinden gelse bir kaşık su da boğarlar hepsini.
Kadın okumaya kalkar bin bir bahane bulurlar defalarca.-Bacım sen anlat bakayım derdini.-Sizin aşağıladığınız kısıtladığınız kadınlardan sadece biriyi…diye söze başlarken kadın; -Yok, yok şimdi olmadı bak. Siz bu kafayla ooo…Mesela bahanelerden en önemlisi özellikle de son zamanlarda bazılarının tek derdi kadının kılık kıyafetidir… Kadından o kadar korkarlar ki o kadar vahşi bir insan olarak bilinç altına yerleşmiştir ki kadınlar bazılarının… Açık ya da kapalı olması fark etmez bulurlar kendilerine bir yöntem…En ufak şeyleri dahi bahane ederken en büyük silahlarıyla da bu yöne siper alırlar..…Siz KADINSINIZ!
Ülkenin en büyük yarası erkek için kadınların yüzde 80’inin kendine hitap ediyor olması…Bir mal olarak bakılmıştır yıllarca af edersiniz… Hiçbir zaman kız istemeye gittiklerinde fikirleriniz nelerdir bu ülke hakkında neler düşünüyorsunuz diye sormamışlardır ya da gelecekte ne hedefleriniz var diye müstakbel geline.Güzel olması, yemek yapabiliyor olması en önemli kriterdir beğenmekte..-Bana ne canım nasılsa biz başarılı erkeklerin arkasında başarılı kadınlar vardır diyoruz ya yeter işte…
E hal böyle olunca şimdi şaşmamak gerekli duruma.Erkeklerin asıl derdi koltuklarındaki dantel işlemenin artık olmayacak olması, ev yapımı pasta börek baklavadan mahrum kalmaktır…Yinede ben sevgili dunya kadinlarinin gununu yurekten kutluyorum variz var olacagiz
SAYGILARIMLA
GURBET MELEGI