gökyüzünün kamçısı içimdeki ürkek bulutlara değiyordu geçen gün
kanadı kanayan bir melek girdi rotasına hasretimin
adı olmayan suskun bir kentin uğultusuymuş
tanınmasın diye kazinmıştı aşk üzerindeki parmak izlerim.
nefesin taşınmış içime,artık bir koloni sahibisin
sarı renkli boş vita tenekesi gibi
yüreğim his fabrikasında sıcağınla erimekte...
bilmem nasıl anlaşılacak içimden düşen çığın
düş evlerini nasıl beyaz iktidarının altına alacağını,
çığ da olsa orası hüznün renksiz afrıkasıdır
gücü yüzülmüştür içinden,
ürperten bir nefesle şalteri indirilmiştir direncin yani.
yağdı yağacak yağmur
durup bakıyorum
aç bir güvercinin kanatları üstünde
beynimin matematiği zayıf ögrencisi tarafından taşınan
ve içinde olmadığım notu sıfır aşk mektubunu
şair amcasına yetiştirmekte.
toz bağlamış pinti bir karamsarlık
boş paragraflara iltica ettikçe
anlamı değişiyor yazılması gereken
romanının.
akademi çatılarında buz saçaklarına dönmüş
saçlarının esintisini ödünç verenlerin
neden şiirleri hep baştan yazılır sanırsın,
ben yazmadım öyle bir şeyi
Şolohovon'un Aksinya'sına benzemekmiş marifet bazen.
yine de hafif kafiyeli bakışlarına
düşecek gibi asılı duran kör sevda
büyümeye başladıkça
kopuyor birbirinden sözlerim,
aralarına askeri siper gibi kazdığın
sessizliğinin kuyusunda imkansız istekleri olan
ayak izlerin kaldı,potinlerini de giy bari
faili belli olmasın karşısında yenildiğim yazgımın.
öldürdüğün beni sonsuzluğun
merdivenlerinden aşağı at,duyan olmaz,sessiz ve sensiz ölürüm
sonra cehenneminin yamaçlarına in
orda tutarsın beni kokumla,belki hasretine gömülürüm.
Aslı'dan rica ettim
Kerem çağımıza gelsin dedim
Homeros'la aynı akşam
geceyi içerek tavla oynadık,yendim onu
aklı kesmedi,aşklarımıza pek yabancı zavallı
polisin staj yaptığı nikotin kokulu kahvelerinden birindeydi
Henrich Böll'den
acıyla nasıl savaşıldığını sordum
'O hiç birşey demedi'
göçtüğümde bile sen evrenin orta yerinde
ışıldıyordun şairini öldüren bir şiir gibi.
korsan bir aşk gibisin bazen öylesine anarşist
ganimetlerin düşlerden hayallerden oluşur
düş gemisine çarptı şimşek
suyun altındaki toprağa
yüzyıllık sancısını vermek için
nasıl ağlayacaktık sevişerek sancıyı hissetmesek.
şair öldüren katil ilan ettim seni
ne kadar mechul kalsanda
şiirler seni kök söktüre söktüre zamana gösterecek,
zamanla beni öldürdüğün yere götürecek.
ben gidiyorum şimdilik
içimdeki hemzemin geçidinde vurulurken hayal treni
senin beni öldürdüğünü anladım şair öldüren katil ilan ettim seni
cesaretim sana benzeyen bir kimsesizlik.
Zeki Nurçin