Aksam geceye
Sabaha kadar inlesem tellerinde zamanın
Derin kuytularda sabahlasan
Yine de sancılarıma derman olmayacaksın değil mi?
Ağır aksak sana koşan ayaklarım var
Her durduğumda acıyan
Her koştuğumda kanayan
Tırnaklarımdan beynime akarken varlığının adresi
Kanım çekilse de damarlarımdan akmayacaksın değil mi?
Yüreğimi kervan ettim yoluna
Susuzluğumda nemlenmiş gözyaşlarımı içtim
Sürgüne gönderdim firari düşlerimi
Bir serçe yüreği kadar kaldı ellerim
Uğrunda yansam İbrahim’i ateşte bakmayacaksın değil mi?
Yokluk varlığında yaşanmayan zamanmış
Aynalar küsmez küs olduğunda gülmezmiş
Bıçak gibi dökülürken vuslatın bağrıma
Acı kan gibi dolarken çatlamış hücrelerime
Bir mum alevinde gezinirken bakışlar yakmayacaksın değil mi?
Islak mektuplar yazdım geceler boyu
Öptüm ayaklarından sana uçan turnaların
Katre gibi çağıldarken ruhum gecede
Çöle dönse de gülistanımız narınla yanarak
Alevler içinde çırpınsa da yüreğim takmayacaksın değil mi?
Sonsuza uzanan ince bir çizgiyim
Yaklaştıkça büyüyen umutlarım var ellerimde
Son sözü zahir saçan yârin aşığıyım
Uğrunda düşerken tek tek kalelerim
Sevda nihayetiymiş duygu sağnağının
Göz pınarlarına inerken kara bir perde
Kirpikler kan olup akarken oluk oluk
Son durak yürekten sürgüne gönderilmekse