Görmüyorsunuz
değil mi?
İçimizdeki denizin zamansız
çıkan rüzgârlara karşı verdiği mücadeleyi, ruhumuzun her dalgalanışında kıyılarımızda
nöbete duran sert kayalara, her çarpıp geri gelişinde aldığı yaraları, kanayan
yanlarımızı görmüyorsunuz değil mi?
Duymuyorsunuz değil mi?
Sancılı haykırışların, su
üstünde bıraktığı halkaları ve peş peşe gelip yüzümüze, ıslak ve soğuk bir
tokat gibi çarpan nedenleri. İçimizden sayısızca
kum tanesi çalan, derinlerimizi daha da yaralayan, bizi bizim içimizde boğmaya
çalışan alaboraları görmüyorsunuz değil mi?
Hissetmiyorsunuz değil mi?
Önünde ne varsa yıkıp geçmek
midir mücadele? Suçsuz günahsız insanları bin derde itip, yüreğin bile
titremeden ardında bırakmak mıdır inanmak? Seni sevenleri hiçe sayıp, uğruna
bin ömür tükettiğimiz değerlerimizi ayaklar altına alıp yürümek midir sevmek?
Hiç dokunmaya kıyamadığınız
saçlarınız oldu mu? Ya da baktıkça yüreğinizi titreten gözleriniz. Sevgi cümleleriniz oldu mu
hiç, şiir dizelerine inci gibi dizdiğiniz. Hiç sevgi büyüttünüz mü
gönül bahçeniz de? Dikenine aldırmadan, kanayan yanlarına rağmen bir gülü
içinize sığdırmaya çalıştınız mı? Hiç bir damla yaş olmak istediniz mi
sevdiğinizin kirpiğinde? Düşeceğinizi bile bile…
Bilmiyorsunuz değil mi?
İmkânsıza imkân tanımak
için, bedenini ayakta tutan ruh ağacının köküne yalan ekmek, riya büyütmek ve o
ağacı kurutmak uğruna yağmur olup ihanet yağdırmaksa gökyüzünden, bırakın bizi,
biz kuraklığımızla ölürüz…
Ve ölürken bile yaşama
sebeplerimize sahip çıktığımız gibi ölüm sebeplerimize de sahip çıkarız.
Ve yakarız, bizi yakmak için
kibrit çakılan ateşi ve yıkarız yüreğimi ezmek için kurulan pusuyu ve yeniden
çakarız düşüncelerimi tarumar etmek için akıl duvarımızdan sökülen
her çiviyi…
-Suskunluğumuz
asaletimizdendir, esaretimizden değil-
Can içinde can büyütüp
bıraktıysak dünyaya ve yaktıysak umut ateşini siper olup rüzgârın önünü
kesmesini de biliriz…
Oysa bilmeliydiniz, gülün
çölde açmayacağını, kokusunu çamura saçmayacağını ve sevdası uğruna bin ateşte
kavrulmaktan kaçmayacağını.
Bu bahar göremediyseniz
çiçeklerimizi açmadığımız için değil, sakındığımız içindir.
Gizli bahçeler içinde
binlerce dalımız, yedi renk çiçeklerimiz ve avlumuzda sevgi çığlıkları
arasında, coşkuyla oynayan binlerce çocuklarımız var…
Sizi de bekleriz
…
Leyla Usta