Serbest Kürsü / Mektup

Eklenme Tarihi : 1.04.2011
Okunma Sayısı : 1965
Yorum Sayısı : 0

Slm Alyk Can hocam.. Dost Hocam..

 

Sizinle en son sohbetten sonra bir kalkış o kalkış.. Namaza sıkı sıkı sarıldım.. Bir kılmaya başladım iki gündür hazır hafta sonuydu bir de.. Nasıl zevkle kılıyorum anlatamam...Bir huzur.. Bir mutluluk.. Seviyorum bu hali ben yaa diyorum içimden :) Sanki iki sene önce kaybettiğim o duyguya kavuşacakmışçasına...

 

Ama az önce üzüldüm. Hem de çok.

Sorulara cevaplar _3 isimli yazınızı okuduktan sonra, namaz vakitleri konusunda çaresizliğimden gözlerim doldu.. Şu andan itibaren gün pazartesi ve işe gideceğim sabahleyin.. Gene iş yerinde kılamayacağım.. Eve döndükten sonra kazaya kalacak.. Oysa siz o yazınızda kazanın ne kadar zararlı olduğunu anlatmışsınız. Bunu tümmm yüreğimle tasdik ediyorum.. Hissediyorum, hissetmekten öte biliyorum..Ne yapacağım ben :((((

 

Namaz zamanlarını kaçırmak, akşam eve döndükten sonraya bırakmak, o mutsuzluğu ve eziyeti yaşamak istemiyorum:((((

 

Ne olur aziz dostum, namaz konusunda desteklerinizi, dualarınızı esirgemeyin benden..Bu dönem en çok buna ihtiyacım var..

 

Hani derler ya: Bir ahh. Çeksem, karşıki dağlar yıkılır... Öyle bir duygu işte...

Rabbim dostluğunuzu, dostluğumuzu daim kılsın değerli insan,

Yürek dolusu dua ile...

 

 

 

Tarih:12 Ekim 2009 Pazartesi 13:33:08

RE:SLM aLYK...

 

Aleykümselâm ‘’Vuslat’’ hanım;

 

Ne güzel. İnsanın çevrenin kendisini harcamasından koruyabilmesi ne güzel... Rabbine dönebilen, hayatını dengelemeye çalışanlara ne mutlu. Namaz dinin (ahlakın) direğidir. Biliyorsunuz Efendimiz,''din ahlaktır,''demiştir. Bir başka tanımlamasında da ''din nasihattir''buyurmuşlardır...

 

Kişi hayatını dilediği gibi yaşama hakkına sahip olmakla beraber, hayatın bütününü kavrayan peygamberler ve veliler insanları uyarmak, aydınlatmak maksadıyla tavsiye niteliğinde dini anlatır, uyum sağladığımız takdirde rahat yaşayacağımızı telkin ederler... Uymak uymamak kişinin iradesine bırakılır. Çünkü dinde zorlama yoktur. Zorlamak islama (Hakikate)göre zulümdür. İnsanın yaratılışına, ilmullah’a aykırıdır.

 

Dileyen Allah'ın celaline, dileyen cemaline tabi olur. Tabiiyetinin gereği olarak herkes cennete gitmek kadar cehenneme gitme hürriyetine de sahiptir. Zaten cennetin de cehennemin de insan ve cinlerle doldurulması ezeli bir hükümdür. O nedenle din nasihattir. Ne mutlu bu nasihatten faydalananlara. Canını dünyada ve ahirette ateşten koruyanlara.

 

Sanılır ki din ahiret içindir, cennete gitmek üzere tavsiyedir. Hayır; dinin yasaklarına uyan, tavsiyelerini tutanlar dünyada kısmi cennete ulaşırlar.

 

Mektubunuzda diyorsunuz ki:

''Sizinle son sohbetten sonra bir kalkış o kalkış.. Namaza sıkı sıkı sarıldım.. Bir kılmaya başladım ki, iki gündür hazır hafta sonuydu bir de.. Nasıl zevkle kılıyorum anlatamam...Bir huzur.. Bir mutluluk.. Seviyorum bu hali ben yaa diyorum içimden :) Sanki iki sene önce kaybettiğim o duyguya kavuşacakmışçasına...'''

 

Bakın siz de bunu en güzel şekilde tecrübe etmişsiniz. İfadenizden bunu anlamak zor değil.

 

''Ama az önce üzüldüm.. Hem de çok ..

Sorulara cevaplar _3 isimli yazınızı okuduktan sonra, namaz vakitleri konusunda çaresizliğimden gözlerim doldu.. Şu andan itibaren gün pazartesi ve işe gideceğim sabahleyin.. Gene iş yerinde kılamayacağım.. Eve döndükten sonra kazaya kalacak.. Oysa siz o yazınızda kazanın ne kadar zararlı olduğunu anlatmışsınız. Bunu tümmm yüreğimle tasdik ediyorum.. Hissediyorum, hissetmekten öte biliyorum..Ne yapacağım ben :((((

Namaz zamanlarını kaçırmak, akşam eve döndükten sonraya bırakmak, o mutsuzluğu ve eziyeti yaşamak istemiyorum:((((

 

Ne olur aziz dostum, namaz konusunda desteklerinizi, dualarınızı esirgemeyin benden..Bu dönem en çok buna ihtiyacım var.. ''

Diyorsunuz...

 

O yazımızda söylediklerimiz hiç şüphesiz doğrudur. Duaların, ibadetlerin neticesini kesin görmek, maneviyatta ilerleme kaydetmek için, duanın şartlarından vakit şartının (doğru olarak) yerine getirilmesi açısından ele alınmıştır.

 

İlm-i ledün, marifetullahta duanın kabulünün beş şartı vardır...

Zat, sıfat, esma evkat ve efal...

Zat dua edeni, sıfat kabul edecek unsurları, tecelli mekânlarını ifade eder ki bu kendiliğinden her halükarda mevcut olduğundan, bazı zatlarca bu şartlar atlanarak diğer üç şart üzerinde durulur. Zat ve sıfat kendiliğinden her halde var olduğundan bunları ayarlamak gibi bir gayret gerekmediğinden bahse konu etmemişlerdir. Seçim diğer üç şart üzerine yoğunlaşmaktadır.

 

Bir kere kabul olamayan dua ve dilek yoktur... İnsanın her hareketi ve sözü melekler tarafından kayıt ve değerlendirmeye tabi tutulur ve karşılıkları meydana getirirler... İyi kötü diyerek ayrıma tabi tutulmaz. Çünkü Allah indinde iyi kötü (zati açıdan)yoktur. Herşey rahmettir. Kimi celal kimi cemal sıfatlarına yarar. Her iki sıfatta yaşayan da yaşatan da kendisidir. Öyleyse iyi kötü bize göredir. İnsana has kavramlar olduğu gibi amacımıza uygun olan / olmayan olarak dua ve hareketlerimizi seçmek durumunda olan bizizdir.

 

Cennet, huzur, kazanç, mutluluk istiyorsak onun gereği olan esmayı okumak, davranışı yapmak, aksilerinden kaçınmak zorundayız. Allah teala her olaya kendi zatı açısından yansız yaklaşır. Kıldığımız namaz kendimize, yaptığımız günah kendimizedir. Allah herşeyden münezzehtir.

 

Öyleyse esma, efal ve evkat bizim hedefe ulaşmak isterken faydalandığımız ilmi (unsur) gerekliliklerdir. Bu ilme ‘’marifetullah’’,ilmullah, ilmi ledün tabirleri kullanılmıştır.

Esmanın cemal ve celal olanları, evkatın cemal ve celal olanı, efalin cemal ve celal olanı olduğundan, maksadımıza göre birilerini tercih etmek durumundayızdır. Esmanın cemal ve celal olanlarının yanında bir de kemalde olanları vardır. Cemal hayatın devamı için anlamı sırf müspet olanlarıdır. Zarar vermeyeni yani Rahiym, cemil, Kuddüs, Tahir gibi.

Celal olanlarını ise hayatın devamına ilk bakışta olumsuz etki edenler olarak tanımlayabiliriz. Kahhar, cebbar, mümit, muzilli gibi.

Kemalde olan esmalarında, kelimenin anlamı içinde her iki sıfatı da içine alan mana vardır.

Rahman, âlim, hayy, kerim, Halık esmasında olduğu gibi.

Öyleyse bunu bilmek ve anlamına göre hangi amaçla hangi esmayı okumak gerektiğine hükmetmek ilmine, marifetullahta esma bilgisi denir. Bütün isimler Allah'a aittir. Buna rağmen kuranda geçen temel esmaların 99 olduğuna hükmedilmiş. Bunların 33 ü cemal,33 ü celal,33 ü kemal esmalarıdır. Bunları anlamlarına bakarak tasnif ederiz. Ve olumsuz, hayatın devamına zarar verecek olanlarını dilimizden ve zikrimizden, beynimizden uzak tutarız.

 

Pozitif düşün, pozitif konuş, pozitifle karşılaş diye özetleyebiliriz.

''İti anma ki sopayı eline almak zorunda kalmayasın.'' Eğer istemeden olumsuz bir cümle kurduysak veya misallendirmek için negatif konuşmak zorunda kaldıysak, ardından''Allah korusun, Allah esirgesin,'' demekle o cümleyi melekler katında geçersiz kılmalıyız.

 

Gelelim efal bahsine...

Bazı hareketlerimiz olumsuzun tecellisine göre ezeli olarak programlanmış, bazıları ise olumluya göre. Sağ el ve sağ ayak efalleri cemali tecelli ettirir, sol el ve sol ayak efalleri celali tecellilere neden olur. San-i kudret ezelde böyle hükmetmiş. Bu nedenle sağ el efalleri tavsiye edilirken sol el efalinden sakındırıldık... Sağ ayağı önde, sol ayağı arkada tutmakla memur edildik.

Bu ilme efal ilmi denildi.

Bu ilim dahi çok geniştir. Mesela insanın geri geri hareket etmesi (ayaklarını geri çekmesi)hayatının kısalmasına sebeptir. Yatarken sağ tarafına yatmak bir anlam ifade ederken sol yanına yatmak başka bir anlam ifade eder. Yüzükoyun yatmak islama göre son derecede yasaktır. Sol elini sol yanakta tutmak sakıncalıdır. Celalidir. Otomatik olarak zihnimizce olumsuz senaryolar yazılmaya, hüzün ve kedere neden olur. Sol el ile sağ eli tutmak, tespihi sol ele vermek, çekmek, son derecede yasak işlerdir. Bütün bunlar ve yüzlerce başka hareketler marifetullahta efal bilgisi dâhilindedir.

 

Gelelim evkat ilmine...

Namaz vakitlerinin önemine ve kazaya bırakmanın sakıncalarına.. Allah yücelten ve alçaltandır..Yaşatan ve öldürendir.Zengin eden ve fakr-u zarurete düşürendir,değil mi.Yani herşeyin yaratanı Allah tır...Bazıları Allah bilgisi(İlmullah)nden yeterince haberdar  olmadıklarından iyileri Allah’a hamlederler,kötüleri şeytana.Haşa; şeytanın kendine mahsus bir gücü olsun...Şeytani oluşumların da tamamı kişinin hareket ve davranışları,söz ve inanışlarından dolayı tecelli eden celali tezahürlerdir.Allah'ın rızasının olmadığı ama varlığın devamının gereği olarak ezelde taktir edilmiş mekanizmalarının sonucudur..İlahi adaletin gereğidir.Suç ve cezanın icabındandır.

 

Kazanımların kaybedilmesini önlemenin yolu namaz vakitlerine dikkat etmektir. Sürekli teali etmek, ilerlemek için bir yandan namaz gibi disiplinli bir ibadetle hakka müracaat ederken bir yandan, düzenli çıkışa göre ayarlanmış vakitlere dikkat gerekir. Merdiven çıkar gibi. Her saat yani namaz vakti, bir sonrakine çıkmanın en uygun vaktidir. Kaçırmak demek, sürekli yolculuktaki bir insanın uçağı kaçırarak hedefinden mahrum kalması gibidir. Yeniden randevu alınmalı yeniden planlama yapılmalı ki iş gerçekleşsin... Sanırım bundan daha açık, böyle bir konu anlatılamaz.

O nedenle namazı tam vaktinde kılmak ve duaların kabulü için bir ön şarttır.

 

Size özel duruma gelince; kılabildiğiniz kadar namazınızı vaktinde kılınız. Kılamadığınız vakitlerde, ezan okunduğunda beş dakikalık bir fırsat yaratarak abdest alın, tenha bir yere çekilin, okuduğunuz tespihi niyet ederek sağ elinizi sağ göğsünüzün üzerine koyarak dokuz kere okuyun, elinizi kaldırmadan sağ koltuk altınıza kadar çekip iki kere de orada okuyarak bitirin. Bu bir efaldir. Duanızın kabulü için efal şartını yaptığınız gibi namaz vaktinde Allah'a müracaat ettiğinizden yani bir nevi namaz kıldığınızdan saat şartını da yerine getirmiş olursunuz. Sonra uygun saatte namazınızı kılarken geçen o vaktin farzını da o gün kılarsınız.

 

Geçmiş yıllara ait kaza namazı yoktur. Kılarsanız nafile namaz hükmündedir. O vaktin yerini tutmaz. Geçmişte yemediğiniz bir yemeğin yerine yemek gibi olur. O dönem yemediğiniz için vücudunuzun uğradığı zararı telafi etmez.

 

''Hani derler ya: Bir ahh. çeksem , karşıki dağlar yıkılır..''.

 

Sanırım off çekerek karşıki dağları yıkmaya gerek kalmadı. Ne dersiniz.

 

Selam es selame

( Vuslat Hanıma Mektuplar- 1- Yürek Dolusu Dua İle... başlıklı yazı HaciAli Bayram tarafından 1.04.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu