Diyarbakır’da bu güne kadar konu hakkında ilk araştırmaları yapan kişi Dr. Şevket BEYSANOĞLU’dur. Diyarbakır Halkevi bünyesinde çıkan Karacadağ Mecmuasında efsaneler hakkında derlemeler yapılmıştır. Bu çalışmalar Diyarbakır Folkloru-2 ismiyle yayınlanmıştır.
Oldukça bakîr olan bu alana ilişkin derli toplu çalışmalar Muhsine HELİMOĞLU-YAVUZ tarafından kitaplaştırılmış ve “Diyarbakır Efsaneleri “ ismi altında yayınlanmıştır.
“Diyarbakır Efsaneleri” adıyla kitaplaşmış eserde şehir merkezi beraberinde çevre ilçelerle kısmen köylerde yapılan derlemelerle birlikte kaynaklarda geçen çalışmalar da bir araya getirilmiştir.
Oldukça zengin olan Anadolu mitolojisinde önemli bir yer kaplayan Diyarbakır’da kaynakları Sümerlere kadar uzayan, Gılgameş’ten de beslenen bu efsanelerin inanç-folklor yönü oldukça ağır basmaktadır.
Kadîm Mezopotamya uygarlığının efsanelere yansıyışı oldukça farklıdır. Buradaki efsaneler ile Antik Roma Dönemi efsaneleri arasında geçişler yer yer benzerlik taşımış olsa bile Ege Bölgesine bu efsanelerin taşınmış olması söz konusudur.
Efsaneler hakkında araştırma yapanların bu ince noktaya dikkat etmeleri gerekir. Mezopotamya Kültürü’ndeki çok tanrılı yaşam, kendisini masallarda daha çok gösterir. Diyarbakır, Doğu Medeniyeti’nin bir arada buluştuğu, kültürlerin harmanlaştığı önemli bir merkez olması sebebiyle her yerden etkilenmelerin kendisini gösterdiği bir merkezdir.
Sumerologların ortaya koyduğu çalışmalar, yapılan arkeolojik kazılardan elde edilen buluntular, halk edebiyatına yansıyan ve masallarda kendisini belirginleştiren 1001 Gece Masalları, bu merkezin alanından etkilenmeyi Hindistan’a kadar götürmektedir. İran’da hayat bulan Mazdek anlayışı, Şiâ Kültürü de bu etkilenmenin diğer hususlarını oluşturur.
Özellikle Yezidîlerin kutsal sayılan Mushafa Reş (Kara Kitap) isimli metinlerinde efsanevî özellikler egemendir. Bunun yanında Zerdüştî İnanç Sistemi de belli ağırlığa sahiptir.
Örnek teşkil etmesi açısından Diyarbakır’ın Müslümanlarca fethedilmesi sonrasında Vali olarak tayin edilen Sultan Sa’sa’a, savaşta aldığı yaralardan dolayı bir müddet sonra ölmüştür. Diyarbakır Efsaneleri’nde kesik baş anlatımı, Sultan Sa’sa’a ‘ya dayandırılır.
Her milletin, halkın kültüründe derin izler bırakan kesik baş anlatımları, muhayyelenin kendi içinde devinimidir. Bu devinimde anlatılanların ortak noktaları söz konusudur. İsteğimiz efsanelerin derlenirken ve sunulurken tarihî olaylarla bağlantısının kurulması, coğrafî özelliklerle uyumlu bulunması ve inanç ile çatışma göstermemesidir.
Her yerde anlatılan “Bizden İyiler” ( Cinler- Diyarbakır’da Pirâbok) hakkında anlatılanlar aynıdır. Cinlerin kendi aralarındaki eğlenmeleri, insanlarla evlilikleri, ayrılmak isteyenleri öldürmeleri, demirden korkar oluşları, iğne ile teslim alınmaları, atların yelelerini geceleyin örmeleri,…
Diyarbakır’daki efsanelerin derlenişinde oldukça titizlik gösterilmesi gerekir ki bu ihtimam, derlemecinin anlatılanların başka yerlerde anlatılanlarla burada anlatılanların arasındaki farkı ortaya koymasında odaklanmasında kendisini gösterir. Başka bir ilin efsaneleri ele alındığında derlemeci rahattır. Çünkü dar bir alanda çalışmaktadır ve çevre illerle varyantları karşılaştırmada zorluk çekmez. Lakin Diyarbakır’da derleme yapmak bu sebeple zordur. Bu zorluğa da katlanacak derlemeci, efsaneleri derlerken kendisini başka zenginliklerin, folklor malzemelerinin içinde bulur.
Diyarbakır Efsaneleri’nin ele alınmasında belirttiğimiz hususlara dikkat edilirse efsaneler, zaman içinde derlemeciyi şehrin, bölgenin tarihî ve kültürel diğer zenginlikleriyle yüzleştirecektir.
Ben, her derlemeciye özellikle bu noktayı hatırlatmayı bir görev bilirim. Çünkü benim de efsanelerle yüzleşmem, günümüzde artık şehrin diğer yönleriyle iç içe olmamı sağlamıştır.