Bir zamanlar deli dolu üç arkadaştık
Birlikte geçiyordu çocukluğumuz
Sabah olur olmaz kendimizi sokağa atardık
Evden kaçarken ensemizden çıkıyordu soluğumuz

İlkokul bahçesinde toplanırdık
Kendi kendimize takılır 
Burada ne çok bilez oynardık
Gazoz kapakları yutmacasına sıralanır

Daha o yaşta bile köyün güzel kızlarını
Ülkü senin, Ayla benim diye paylaşırdık
İlkokul bittikten sonra köyden kasabaya kaçacaktık
Birlikte çalışıp para kazanacaktık
Söz verdik birbirimize mutlaka okuyacaktık
Herkesin hayali kendine
Birisi tutturdu oto tamircisi olacağım
Birisi ise daha yükseklerde uçuyordu
Büyük şirketler kuracaktık
Evdekilerin kurduğumuz hayalden haberi bile yok
Onlar için iş hazır tarla tapa çok
Ya da beş on tane hayvanı kat önlerine
Akşama kadar peşlerinde çoban mı olacaktık

Üç tane zengin adam bir bakmışsın yıllar sonra 
Altlarında lüks arabalar köye dönüyorlar gururla
Bitmez tükenmez hayallerimizin ucu
Çaresi kalmadı artık tuttuk kasabanın yolunu
Köy minibüsüne de binmedik
Kasabaya gittiğimizi bilmesinler istedik

Akşama kadar sokak sokak gezdik dolaştık
Karnımızı doyurmak için önce bir iş bulacaktık
Kimse tanımıyor ki bizi
Biraz da güven meselesi
Akşamın karanlığında
Gittik gençlik parkına
Herkes evine gittikten sonra
Kimsenin göremeyeceği bir karanlık kenarda
Yatacak yer bakıyorduk 
Parkın arka kısmı uçurum gibi bayır
Bayırı kaplamış diz boyu çayır
Sırt üstü uzandık yan yana
Gözlerimiz takılı kaldı gökyüzünde ki yıldızlara

Üçümüzde de bir sessizlik 
Arada sırada fısıldaşıyorduk 
Karşı ki yoldan geçen araçları sayıyorduk
Soldan gelenler senin sağdan gelenler benim
Farkına bile varamadık ne zaman uyuduk

Öğle vakti olmuş güneş tam tepemizde
Gecenin ayazı kalmamış üzerimizde
Parkın yaşlı bir bekçisi uyardı bizi
Sordu soruşturdu anlattık derdimizi
Geçtik çeşmenin başına elimizi yüzümüzü yıkadık
Aç karnımızı su ile dolduracaktık
Durun bakalım beyler biz neciyiz burada
Buyurun şu ihtiyar delikanlının viranesine
Ekmek peynir zeytin var masanın üzerinde
Tüpün altını yaktık mı çay da hazır
Şu işe bak zil çalan karnımıza yetişti hızır

Bizim ihtiyar kendine muhabbetçi arıyor belli
Yine de Allah razı olsun sofrasına buyur etti
Bizim derdimiz başka bir kurtulabilsek
Dilimiz de varmıyor müsaade istesek
Boş bir anını yakaladık yanından kaçtık
Oh be ne ihtiyarmış amma belaya çattık

İkinci günü de boş geçirdik
Çok paramız varmış gibi bir de sinemaya gittik
Yine akşam oldu nereye gideceğiz
Tilki misali mecburen parka döneceğiz
Yine sabah oldu dünden biraz daha erken
Sizi gidi kaçaklar ben size sorarım elime geçmişken
Kattı bizi önüne doğru sofranın başına
Doyurun bakalım karnınızı tıka basa
Verdi elimize koca koca süpürgeleri
Parkı baştan aşağıya temizletti
İş bittikten sonra çay bahçesine geçtik
Oturduk bir masaya çaylarımızı içtik
Bir baktık etrafımızda tanıdık yüzler
Sorduk birbirimize bunlar bizim köylüler
Şaşırmıştık halimize suya düştü hayaller
Meğer yaşlı ihtiyar bizi tanımış
Bizimkilere bir gün önce haber salmış...

21.04.2011
Not. Köyden ilk kaçış hikayesinin iki günlük macerasını anlattım





 
 
 


( 438- Köyden İlk Kaçış Hikayesi başlıklı yazı Necmi Yaprak tarafından 21.04.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu