Özgüvensiz Olmaz
ÖZGÜVENSİZ OLMAZ
İpek böceğini bilirsiniz. Bu hayvanlar oldukça ilginç yaratıklardır. Anneleri onları dut yaprakları arasına yumurta halinde bırakır. Onlar yumurtadan çıkar çıkmaz dutlardan beslenirler ve zamanı gelince kendi çevrelerinin ağızlarından çıkan yapışkan bir sıvıyla örerler, iki üç hafta sonra da kozayı delip kelebek olarak çıkarlar. Kozayı delip çıkış anı çok önemlidir. Kozayı delme uğraşısı sırasından kelebeğin bedeni güçlenir, vücut direnci artar. Kozayı delmeye başladıkları zaman dışarıdan müdahale edip kozasını yırtarsanız dışarıya çıkan kelebek yaşayamaz ve ölür.
Hayvanlar alemi ile insanların yaşamını karşılaştırırsanız şaşırtıcı benzerlikler bulursunuz. İpek böceğinin kelebeğe dönüşmesi de bana başarılı insanların hayatlarını hatırlatıyor. Hayatta başarılı olan kişilerinin yaşam öyküsünü araştırdığınızda bana hak vereceksiniz. Onların hayatları boyunca mücadele ettiklerini, kişisel gayretleriyle başarı basamaklarını teker teker çıktıklarını göreceksiniz. Onların duruşlarındaki ve sözlerindeki özgüven sizi hemen etkileyecektir.
Özgüven… Ekmek gibi, su gibi lazım bize. Yediden yetmişe bu erdemin eksikliğiyle kıvranıyoruz. Millet olarak gelişemememizin nedenlerinden biri, belki de en önemlisi, bu. Yıllardır geri kalmışlığımızı konuştuk, Batı dünyasının ilerlemişliğini gündeme getirdik sürekli. Onlar çok iyi bir kötüyüz dedik kendimize. Sonuç olarak da kendine güvenmeyen sonsuza kadar geri kalmış bir ülkede yaşamak zorunda olduğunu düşünen, bir nesil yetişti. Bu nesil binlerce yıllık birikimi olan kendi medeniyetinin farkına varamadı hiç, hep başka medeniyetlere özendi.
Sokağa çıkıp haykırmak istiyorum. Ey anneler! Ey babalar ! Ey öğretmenler, Ey yöneticiler ! Daha ileri bir medeniyette yaşamak istiyorsanız neslimizi özgüvenine sahip fertler olarak yetiştirin. Onlara kişilik sahibi olmayı, sorumluluktan kaçmamayı öğretin. Eğer bunu başarabilirseniz, artık gerisi gelir. Ne yapacağını bilen birisine yol göstermeye gerek kalmaz , o eninde sonunda doğru yolu bulur.
Bizde on yaşındaki çocuğun yemeğini babası alır, annesi yedirir, halası ağzını siler. Çocuklarımıza gösterdiğimiz ilgide aşırı gittiğimizin farkında değiliz. “Niye böyle yapıyorsun. “diye sorsalar bize, onlara merhamet ettiğimizi söyleriz. Aslında onlara en büyük kötülüğü biz yapıyoruz. Düşmanımız bile ona bu kadar zarar veremez. Her işini başkaların yaptığı bir kişi hayatın zorluklarına ne kadar dayanabilir. Üzerine düşen sorumluluklarının kaçta kaçını yerine getirebilir.
Bir kere bile kendi yatağı toplatılmamış bir insandan iş yerinin düzenli olmasını bekleyemezsiniz, bir kere bile ev işine yardım ettirilmemiş bir kişiden ihtiyaç duyulduğunda yardıma koşmasını bekleyemezsiniz. “Sen daha küçüksün veya daha acemisin bir şey bilmiyorsun.” diyerek yeni yetişen nesle hiç görev vermiyoruz. Bu sayede gençlerin becerileri gelişmiyor, kendilerine görev düştüğünde ise başarısız olmak korkusuyla iş yapmaktan kaçınıyorlar. Daha da kötüsü bu durum onlarda ahlak haline geliyor. Etrafınıza bir göz atın, tarifime uyan binlerce kişi göreceksiniz.
Öncelikle sorumlu olduğumuz kişilere güveneceğiz, karşımızdakinin özgüveninin oluşması bizim ona güvenmemize bağlıdır. Ona güveneceğiz ve ondan mükemmellik beklemeyeceğiz, o hata yaptığında hemen suçlamayacağız, hata yapmanın doğal olduğunu söyleyeceğiz ona. Aksi takdirde her iş size kalır. Bu durum onun işine geldiği için o da sesini çıkarmaz sizi seyreder, hiçbir zaman sorumluluk almaz. Böyle bir sonuçla karşılaştığınızda suçlayacağınız ilk kişi kendiniz olmalı. Ne ekersen onu biçersin.
Peygamber Efendimiz (sav) Usame b. Zeyd’i komutan olarak görevlendirdiğinde bu sahabi 18 yaşındaydı. Aynı kişi 25 yaşındaki Musab b. Umeyr’i Medine’ye öğretmen olarak gönderiyor; Muaz b. Cebel’i 21 yaşında Yemen’e kadı ve öğretmen olarak gönderiyor. Bu ayın sonunda kutlayacağımız olan İstanbul'un fethini Fatih Sultan Mehmet'in kaç yaşında gerçekleştirdiğini hepimiz biliriz. Çanakkale cephesini gezerseniz 16 – 17 yaşlarında birçok şehit görürsünüz. Hiçbirisi “Ben daha küçüğüm, başkaları savaşsın.” dememiş. Hepsi hiç korkmadan vatan savunmasında yerlerini almış. Bu yiğitleri yetiştirenler onlara nasıl bir özgüven aşılamışlar farkındasınız değil mi? Necip Fazıl’ın deyimiyle “Kim var?” denildiğinde sağına ve soluna bakmadan ben varım diyebilen bir gençlik yetiştirdiğimiz gün kurtuluşumuzun gerçekleştiği gün olacaktır.
(
Özgüvensiz Olmaz başlıklı yazı
Abdullah GÜNDEM tarafından
8.05.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.