Adamın birinin haylaz bir oğlu varmış. Adam oğluna her zaman “Sen adam olamazsın.” dermiş. Oğlu ise bu sözden çok rahatsız olur, ama babasına bir şey diyemezmiş. Yıllar geçmiş, çocuk büyümüş; bu arada öğrenimini aksatmamış ve derslerine çok çalışmış. Sonunda çocuk kendi memleketine kaymakam olmuş. Bir gün babasının yanına adam göndermiş ve babasını makamına çağırtmış. Babası çekine çekine kaymakamın yanına gitmiş, karşısında oğlunu görünce çok şaşırmış. Kaymakam olan oğlu “Bak gördün mü, bana ‘Sen adam olamazsın.’ diyordun. Ben ise okudum ve kaymakam oldum.” demiş. Babası acı acı gülümsemiş ve şunu demiş: Ben sana kaymakam olamazsın, demedim; adam olamazsın dedim. Eğer adam olsaydın babanı ayağına çağırmaz, sen babanın ayağına gelirdin.

Yukarıdaki hikâyeyi birçoğumuz duymuş veya okumuşuzdur. Hikâye ile ilk karşılaşanlar genelde babayı haklı görürler. Ben de önceleri babayı haklı görüyordum; ancak eğitim alanındaki tecrübelerim arttıkça bu hikâyedeki babanın tavrı beni düşündürmeye başladı. Baba oğluna sürekli “Sen adam olamazsın.” dediği zaman çocuğun psikolojisinin ne durumda olacağını düşünmeye başladım. Kendisine sürekli adam olamayacağı söylenen kişi, artık adam olabilme ihtimalinin yavaş yavaş aklından çıkarmaya başlar. Sonunda kendisi de adam olamayacağını kabullenir. Zafer babanındır. Baba haklı çıktığını herkese gösterebilir, kendisinin ne kadar bilge olduğuyla övünebilir.

Eskiler “Bir kişiye kırk defa deli dersen o kişi deli olur.” diyerek sözlerin kişi üzerindeki tesirini çok güzel ortaya koymuşlar. Başkaların düşünceleri herkes için önemlidir. “Ben kimseyi umursamıyorum.” diyen kişi bile kendisine güzel sözler söylenmesini arzu eder. Maalesef toplum olarak bir gerçeği hep göz ardı ediyoruz. Karşınızdakinin yanlış davranışını değiştirmek için yaptığımız ilk şey onu kötü bir sıfatla vasıflandırmak oluyor. Sanki o kişi o hareketi ahlak haline getirmiş gibi. Belki de o yanlışı ilk defa yapıyordu. Masadaki bardağı düşürüp kıran çocuğa annesi hemen bağırır : Sakar! Çocuk da “Acaba öyle miyim?” diye düşünmeye başlar ve içinde sakarlık yapma korkusu oluşur. Bu korku onun daha da sakar olmasına sebep olur. Artık sakar bir fert kazanmıştır toplumumuz. Birisine bir iki başarısız denemesinden sonra “Sen beceriksizsin.” demek de benzer neticeyi verecektir. Oysa o çocuğa “Bir dahaki sefere daha dikkatli olacağına inanıyorum.” denseydi sonuç böyle olmayacaktı.

Şimdi başımızı ellerimizin arasına alıp düşünelim. Şu ana kadar kötü bir sıfatla vasıflandırarak farkında olmadan kaç kişiyi başarısızlığa ittik, kaç yeteneği söndürdük. Ortaya çıkan sonuç, gerçekten ürkütücü. Bir kere bizde lakap takmak, toplumsal bir alışkanlık. Hatta lakaplarımızda bazen ahlaki ölçüleri bile aşarız. Bunu tespit etmek için çevrenizde küçük bir araştırma yapmanız yetecektir. Kişilerin yaşamları boyunca bir defa yaptıkları hata yüzünden adının önüne silinemez bir sıfat eklendiğini göreceksiniz.

Okulda öğretmen öğrenciyi kötü sıfatla vasıflandırıyor, iş yerinde usta çırağını, komşular sokakta oynayan çocukları, evde anne ve babalar evlatlarını, günlük yaşamda yetişkinler kıskandıklarını... Bu hastalık bizi öyle sarmış ki kendi kuyumuzu kazdığımızın farkında bile değiliz. Biraz affedici olsak, insanları hatalarıyla kabullenebilsek, onlara başarabilme şansı tanısak hayat ne kadar güzelleşirdi kim bilir?

Başkalarına söz söylerken dikkat ettiğimiz kadar bize söylenen olumsuz sözlerden etkilenmemeye de dikkat etmeliyiz. Şu ana kadar bizim yeteneklerimizi körelten, azmimizi baltalayan kaç kişi olmuştur kim bilir. Birisi bize “Sen bu işten anlamazsın.” diyor, biz o işi yapabilecekken denemeyi bile düşünmüyoruz. Bir yakınıma her fırsatta “Sen matematikten anlamıyorsun.” demişler. O da sürekli matematik derslerinden zayıf almış. Hâlâ matematikle ilgili bir soruyla karşılaşmaktan çok korkuyor. Olumsuz bir şartlanması olmasaydı, belki de arkadaşları gibi o da matematik derslerinde başarılı olacaktı.

Günlük hayatta kaç kez olumsuz şartlanmalara maruz kalıyoruz. Böyle bir durumla karşı karşıya kaldığımızda hemen kendimize olumlu şartlanma yapmalıyız. Onun söylediğinden daha fazla “Ben bu işi yapabilirim.” demeliyiz. Aksi takdirde biz de başkalarının ön yargılarının kurbanı oluruz. Konuyla alakalı olan bir fıkrayı aktararak yazıma son vereyim. Çok başarılı bir iş adamına sormuşlar : Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır, derler. Bu durum sizin için de geçerli mi? Adam, gülümseyerek cevap vermiş. Ona rağmen azizim, ona rağmen…
( Kaş Yaparken Göz Çıkarmak başlıklı yazı Abdullah GÜNDEM tarafından 29.03.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu