Gözlerinin önünde canlanan bu çocukluk anıları, Aydınlar köyünü henüz geçmişken başlamıştı..Aydınlar köyü yerel adıyla Şıhmehmetli köyü olodukça eski bir yerleşim alanıydı. Adana -Kadirli asfaltının alt ve üstünde kümelenmiş bir köydü.  Bu köyü cazip kılan belki de asfalta yakın olması...Bu nedenle göç alan ender köylerden biriydi. Köyün doğusunda özellikle Güneydoğudan göç edenlerin oluşturduğu bir köy daha oluşmuş durumda...Köy bire yüz veren verimli ve sulak topraklarıyla,baraj suyunun içinden geçmesiyle oldukça gelişmiş bir köy...

Henüz aydınları  çıkarken sulama kanalının üstündeki köprüde durdu Kürşat. Arabayı sağa çekip bakındı etrafına...Hava kararmak üzereydi.İn cin top oynuyordu.Suyun sesi ve bir de son demlerini yaşayan ağustos böceklerinin sesi vardı onu takip eden  ona eşlik eden...Burası  demir çelikçi abisinin her köye gidişte  durduğu mola yeriydi.  Çoğu zaman soğuk suya ayağını uzatır sanki yılların gamını kasevetini böylece unuturdu rahmetli...Abisinin arabası yoktu henüz İskenderundan yola çıkar birkaç saatte ancak altındaki mobiletle köye gelirdi...O zamandan beri bu köprüde mola verir bu su sapağında oturur ayağını suya uzatırdı...Sonra yola çıkar köye  giderdi...Biliyordu çünkü bu yolculuktan bir ikisinde bulunmuştu Kürşat.

Kürşat kalabalık bir ailenin en sonlarda kalan  küçük kardeşlerdendi.Veli abisiyle rasında kız erkek yedi kardeş vardı da onunla olan samimiyeti yakınlığı diğerleriyle yoktu...Hiçbirine abi abla demiyor diyemiyordu.Öyle yetişmişti de Demirçelikçi abisi Veli'ye Veli abi diyordu.

Abisi de bu sevgiye layıktı ve Kürşatın ayrı bir yeri vardı yanında...Onun için yapmayacağı hiçbir fedakarlık yoktu.Adamım derdi kendine has samimiyetiyle.Bunları düşünürken,yaşamın o unutulmuş sayfaları yeniden birbir canlanırken Kürşat dalmış gitmişti. Belki de ruhu bedeninde değildi...Omzuna dokunan bir elle kendine geldi

-Olamaz olamaz ,dedi. ve olduğu yere yığıldı. Bu bir rüya olmalıydı. ya da kabus...

Gözlerini açtığında güneş batmak üzereydi arabada oturuyordu hala... İçim geçmiş herhal diyip arabadan inmişti. Ayakları onu  abisinin yaklarını suya soktuğu yere götürmüştü.Burası büyük su kanalının tarlalara  su dağıtma şebekesinin olduğu kaneletlere su nakil yeriydi. Biraz çukurda bulunuyordu. Kürşat oraya vardığında orda birisinin oturduğunu ve ayağını suya soktuğunu gördü.

( Üçüncü Boyut 3 başlıklı yazı Lütuf VELİ tarafından 4.06.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu