Evden çıktı …Usul usul yürümeye başladı.Sol eli cebinde,sağ eli gayri ihtiyari serbest…Dalgındı…Kafasında bir ağırlık...Üzerinde Yaşından fazla bir olgunluk…Havada zamansız bir bahar soğuğu...Alışılagelmiş bir rüzgar,saçlarını üfürüyordu.Üşüdüğünü hissetti.Ellerini montunun cebine soktu.Parmakları cebindeki kağıt beş liraya dokundu.Aldı bir düşünce.Cebinde beş lira vardı.Sadece beş lira.Sigara mı alacaktı.Kahvede iki ellibir mi oynayacaktı.Hani traşıda gelmişti …Saçlarını mı kestirecekti.
Akıllı bir çocuktu Hasan. Öyle uçarı,kaçarı,aklı havalarda değildi.Gerçeklerin farkındaydı.Ama olmamıştı işte.Yapamamıştı.
Şans….Talih….Hayat çizgisi… Alın yazısı;kader…. Kader ne demek. Tevekkül;hani insan çalışır didinir de sonunu Tanrıya; Yaradanına bırakır ya.En güzeli de bu..Tevekkül. Peki neden insan yapamaz bile bile elinden geleni. Bile bile neden yapamaz doğruları.Hani dersin bak etme! .Bak gitme !İleride çukur var,düşersin içine! dersin ya,dinlemez.Bile bile gider ve o çukurun içine düşer…İllaki yaşaması gerekir anlamak için...
Derin düşünceler içinde ayakları her zamanki gibi kahvehaneye getirmişti kendisini…Usul usul açtı kapıyı…Evet..hayat vardı burda.Kurtuldu kendisiyle hesaplaşmalardan.İçine hapsetti sorguları,Dışa, hayata açılma zamanıydı.
-Selamunaleyküm millet… dedi.
-Aleyküm selam Hasan.
-Aleyküm selam… Bir iki cılız ses daha duyuldu sonra. Yan masadan seslendiler
-Gel Hasan, çayımızı iç.
-Yok Abi…Gazete okuyacağım biraz…dedi..
Kahvehane… Buralarda kahvehane sadece kahvehane değildi…
Adı soğuk olsa da insanların bir araya geldiği, sohbet ettiği,dertleştiği, futbol konuştuğu, siyaset konuştuğu, böyle küçük kasabalarda sosyal yapının önemli bir parçasıydı kahvehane.Kasabaların köylerin vazgeçilmez mekanlarıydı. Boş masanın birisine geçti.Aldı sağdan soldan gazeteleri.Garson geldi bu arada;
-Ne içersin gardaş?
-Çay… Dedi Hasan
Şöyle bir karıştırmaya başladı gazeteleri.Cinayet cinnet haberleri,trafik kazaları.İçi bunaldı.Spor sayfasını açtı şöyle bir.Tuttuğu takım yine yenilmişti.İçi sıkıldı.Sonra sarı sayfaları açtı ,resmi ,özel iş ilanlarına bakmaya başladı.Ne zordu işsizlik… Olmamıştı.Artık askerliği bekliyordu Hasan.Çok değil bir hafta sonra askere gidecekti.Peki dönünce..iş,ekmek,evlilik,…Hepsi bir soru işareti idi.Oysa ne hedefleri,ne büyük hayalleri vardı..Ama..ama artık ömür boyu rahat bir hayat yaşayamayacaktı.Asla istediği gibi bir arabası olmayacaktı.Asla adam gibi bir ev sahibi olamayacaktı.Anadolu da küçük bir kasabada hele de babadan dededen miras sermaye yoksa tek yol vardı.Okumak.Okumak…Olmamıştı,Olmamıştı…
Çay geldi bu arada.Kaldırdı başını sarı sayfalardan .Bir sigara yaktı.İzlemeye başladı etrafı.Sigara dumanından göz gözü görmüyordu.Okey sesleri,Kağıt oynayan insanların gürültüleri.Buradakilerin nerdeyse tamamı otuz yaşın altındaydı.…Etrafı izlerken Ercan çekti dikkatini.Gözleri takıldı Ercan’a.Ne zaman gelse buradaydı Ercan.oysa şurda iki üç ay sonra sınava girecekti.Hayatının sınavına girecekti.Ama o nerdeyse tüm zamanını burada geçiriyordu.Kendini gördü bir an Ercan da.Oysa Üniversiteyi kazanmak için ilk bir iki yıl ne kadar da önemliydi.Daha sonra kazanmak git gide imkansızlaşıyordu.Severdi Ercan’ı.Hatta uzaktan akrabası bile gelirdi.Onla iyi bir konuşmaya karar verdi.Yarım saat kadar sonra Ercan’ın oyunu bitmişti.Yeni oyuna başlamadan yanına çağırdı.oturdular.Bir çay da ona söyledi.Anlatmaya başladı.
-Bak Ercan.. biliyorsun ben üç yıldır giriyorum üniversite sınavına.Kısmet olmadı bir türlü.Senin anlayacağın lise mezunu olarak kaldık .Türkiye’de herhalde en zor şey lise mezunu olup ta işsiz olmak biliyormusun.Hani ilkokuldan sonra okumamış olsan, gider, bir yerlere girer,bir şeyleri kendine meslek edinirsin…Ne bileyim tamirci olursun.Berber olursun…Yada Üniversite okusan doktor olursun mühendis olursun,öğretmen oldursun…Amma ben mesela…işte yaş şimdi yirmi…Lise mezunuyuz.yani hiçbir şeyiz.Ne ordayız ne burada…Ne ilerisi var ne gerisi.Çocukluk bitti.Artık gidip bir yerlerde çıraklık yapamayız,meslek edinemeyiz…Baba parası bitti.Şimdi hayat başladı.Hayat başladı be Ercan.Durdu bir an….sağa sola şöyle bir anlamsız bakış fırlattı.tekrar döndü Ercan’a;
-Her yıl birbuçuk milyon kişi giriyor şu üniversite sınavına. Ben üç yıldır az çok gayret ettim ama olmadı.Kazanamadım.Düşünüyorum da bazen…Yani belki biraz daha gayret etseydim.Biraz daha dişimi sıksaydım.Yani be;ömrümün bir yılını yaşanmadı farzetseydim.Tüm zamanımı derslerime ayırsaydım.Ama galiba yapmadım…Yapamadım.Halı saha maçları,televizyon,böyle arkadaşlarla ara sıra kahvehane alışkanlığına fazla takıldım.Ya şimdi bakıyorum da;benim iki üç yıl önceki halimi yaşıyorsun.Yapma be Ercan…Kıyma kendine.Bak ben severim seni.Bırak bu kahve alışkanlığını.bırak ..Hatta yaşamayı bırak be...Ömründen bir yıl yaşanmadı farzet be Ercan.Tamamen kendini derslere ver.Gir bu yıl şöyle güzel bir yer kazan.Mühendis ol,doktor ol,memur ol.Bir saygınlığın olsun .Parmakla gösterilecek adam ol.Düşünebiliyormusun, önünde iki seçenek var.Birincisi,sadece bir yıl boyunca canını dişine takacaksın, televizyondan, eğlenceden, gezmeden, eğlenmeden, kahvehaneden fedakarlık yapacaksın.Gece gündüz çalışacaksın.Kazanacaksın güzel bir bölümü.Sonra ömür boyu ekonomik özgürlük,iyi bir araba,bir ev sahibi olabilme imkanı…Saygın bir hayat…Güzel bir eş…Ama diğer türlü;bir işe girebilmek için siyasilerin elini eteğini öpeceksin,orda burada geçici işlerde çalışacaksın,belki sevdiğin kızı alamayacaksın.Ya Ercan ne kadar basit değil mi.Ya öyle ya böyle…Seçeceksin birinden birini…Kendin seçeceksin…Şimdi diyeceksin peki sen neden yapmadın,Diyorum ya Ercan … Yapmadık… Yapamadık… harcandık biz.. Bari sen …Sen kurtar kendini…
Ercan pür dikkat dinledi Hasan’ı…Gözlerini sabit bir noktaya dikti…Sustu bir müddet…İkisi de sustu;Ercan mırıldandı…
-Haklısın abi…Yerden göğe kadar haklısın…Bir süre sonra müsaade istedi.evine gitti Ercan.
......
Aradan birbuçuk yıl kadar geçmişti.Hasan koca askerliği bitirip dönmüştü.Hayat daha bir ağır binmişti şimdi omzuna…iş için çalmadık kapı bırakmıyordu bu aralar.
Öğleden sonra saat iki gibi her zaman ki gibi kahvehaneye doğru yöneldi.Usulca açıp kıpıyı girdi içeri..Şöyle bir sağa sola göz gezdirdi.Köşedeki masada Ercan dikkatini çekti.Dursun Emmi’nin oğlu
 
Emrah ile koyu bir sohbet ediyorlardı.Ercan anlatıyordu;
-Bak Emrah…Biz okuyamadık...Biz yapamadık…Bari sen oku…Bak okursan!
( Bak Düşeceksin başlıklı yazı V.AliKızıltepe tarafından 6.06.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu