Dudaklarım yüklemsiz öpüyor ne zamandır rüzgârı

Dokunulmamış kıvrımları çatlamış

Dayayıp ağzımı belensem öpüşlerinin gözesine

Mahrecini tutturamayan rüzgarına anlatsam

Desem ki;

Rüzgâr  sinende aşkı ben de seni besleyen…

 

Sendin rüzgârı seven

Yelesinde bir yudum esintiyi demleyen

Ruhuna kazınası aşkı çivilediğim…

 

İziyle sınırlar çizdiğim

Paslı neşter şimdi parmaklarım

Aşkınla parsellediğim dokunuşlarına

Zoraki bağlanmalara epidural sezaryen 
Sırf bir aks-i sada... Sadece bir inilti
Aklın kendini yitirdiği yerde hatırlamam için seni…

 

Dudaklarım kalebendi olurdu şehrinin

Sen öptüğünde şahlanırdı boğazın suları

Yıkılırdı bütün kaleler…

 

Gizli köşelerde aşk mushafından şiirler dinledim

En değerli kelimelerine esir olduğum

Ölüler diyarından

Kulağıma gece gece fısıldanırken mısralar

Leyla’nın ah’ını duydum meczup iniltilerde

Kabir taşlarına kazınmış küflü sözcüklerde

Yandım

Yanmadığımı sandın…

 

Benim toprağım ruhundan karılmış nefha

İzdihamı döküldü yağmurun göklerden

Dualarımda okuduğum umudun

Ebced’le ismi sorgulanıp

Medet umulurken karıncalardan

 

Bilir misin?

Sabırlara bürünmek, Hızır'a tahammülün bedeli

 

Denizin ikiye ayrıldığı yerdeyim

Gerçek, kuşku ve yalan bir arada

Kan gölünün tam ortasında

Hatırladım bezm-i elestin sırrını

Aşkların ilk yazıldığı soylarımıza

Geçmişin ve geleceğin ortasında kalan

Aşk yeminlerini tükettik hevesle

 

Dağların bağrına sardım ruhumu

Taşların soğuk yüzüne hesap vererek

Çürümüş ömrümüze sual olunan

Tevil-i izaha düşen koca günah

Kuru gül yapraklarına sardığımız tutkuları

Gölgesine ölüm korkularının düştüğü

 

Kalem eğreti duruyor şiirlerimde

Jilet kesiği sızılar kaplıyor kalbimi

Bir mezarın toprağına meylediyorum

Yalpalasam da yıkılmıyorum

Her şeye rağmen

Biliyorum;

 

“Sevmek; yalanın kirlettiği bir yüreği,

yağmur sularıyla yıkamak,

Sonra da içtenliğin rüzgârlarıyla durulayıp

iğde kokularına sarmaktır.”*(alıntı)

 

Güneşi sana boyuyorum

Karanlığı bana

Hoşça kal geceler uyumadan

Hoşça kal sevda…

 

 

 

adem efiloğlu / ahir – i kalem

 

 

 

( Dudaklarım Yüklemsiz Öpüyor Ne Zamandır Rüzgârı başlıklı yazı AdemEFİLOĞLU tarafından 12.06.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.