--Hıı dedi evet güzel olmuş.Ağzındaki lokma daha bir zor geçmişti boğazından.Yediler yemeklerini, Funda kaldırdı sofrayı.Seslendi Mutfaktan;
--Annen akşam bize gelin,çayı bizde içeriz diyordu,çok yorgun değilsen onlara gidelim.
--Tamam dedi Mehmet.Evlerinin yaklaşık beşyüz metre kadar ilerisinde oturuyordu annesi ile babası.Henüz 17 yaşında Ayşegül adında bir kız kardeşi vardı.Özellikle evi anne babasına yakın tutmuştu.Bir süre sonra ayaklandılar,Efe Çağlar’ı sarıp sarmaladılar.Mart ayının son günleriydi ya, daha hiç bir belirtisi yoktu baharın.Bu yıl çok çetin geçmişti kış.Dışarı Buz gibiydi.Ufak ufak kar atıştırmaya başlamıştı.Tek tük yanan sokak lambalarının altından hızlı adımlarla yürüyerek gelmişlerdi babasının evine.Yine en büyük ilgi Efe Çağlar’a idi doğal olarak..Kucaktan kucağa geziyordu.Halası Ayşegül mıncıklamaktan bir hoş etmişti çocuğu.Hoşbeşten sonra çay faslına gelmişti sıra.Remzi Efendi söze girdi;
--Mehmet senin evin
--Hee baba biliyorum.
--Mutfağın lavabosunu değiştiriyorlarmış. Bir karı koca zaten, yaşlı başlı insanlar.Yarın bir uğrayabilirmisin onlara?Biliyorsun oğlum benim iş yapacak halim kalmadı.
--Olur baba..Uğrarım dedi Mehmet.Sevinmişti bu habere.Şu sıkıntılı günlerinde ordan gelebilecek üç beş kuruş bayağı işlerine yarardı doğrusu.
Gece saat 11 gibi evlerine döndüler…
Diğersi gün iş çıkışı yine dolmuşa binip evin yolunu tuttu.Bir durak önce indi.Bugün babasının tarif ettiği eve uğrayacaktı.Hava yeni yeni kararıyordu. Son köşeyi de döndükten sonra gelmişti.Usul usul bahçe kapısına yaklaştı.Çaldı zili.Bir süre sonra açıldı bahçe kapısı.Girdi içeri yürümeye başladı.Bahçe içerisine taşlardan özenle yapılmış patika yoldan yürümeye başladı.Sağda solda birkaç meyve ağacı, biraz ilerde tüm ihtişamı ile duran lüks bir ev, yalnız tek bir odadan gelen körlek bir ışık dikkati çekiyordu.Sol tarafta araba parkı içerisinde araç çadırı ile iyice kapatılmış bir otomobil vardı.Sağ tarafta oluşturulmuş gölgelik içerisindeki fiestadan rüzgarın sesi ile rahatsız edici bir gıcırtı sesi geliyordu.Garip duygulara kapıldı Mehmet.Kapıya gelince çaldı zili.Bir süre sonra açıldı kapı.70 yaşlarında bir adam açtı kapıyı.
--Buyur yeğenim .
--Şeyy dedi.Mehmet.Ben Karocu Remzi Ustanın oğluyum.Değişecek bir mutfak tezgahınız varmış.
--Hee.. gel yeğenim dışarıda kalma içeri gel.Dedi yaşlı adam.Eğilip vestiyerden bir terlik uzattı.Mehmet terlikleri giyip koca salonda yürümeye başladı.Öce ışıl ışıl yanan avize dikkatini çekmişti.Yerdeki Halı, yemek masası, kocaman ekran televizyon, Deri koltuklar… Parlak kumaşlı kanepeler…İhtiyar adam, ardında Mehmet mutfağa girdiler.İhtiyar adam;
--Dur yeğenim ben hanımı da çağırayım, kadın işi, bu işlerde onun da fikrini almak gerek…