Sonraki haftalarda yeni yeni teknikler denenmeye başlamıştı.
Kırk kişiden toplanan
para ile alman yüzüğü birkaç günlüğüne de olsa Ahmet’e taktırmaya
çalışmışlardı. Yine Ahmet uyuduktan sonra kırk kişiden toplanan para ile alınan
yorgan üzerine örtülmüştü.Hatta bir gece Ahmet eve gelmeden önce kapının
eşiğine bir cam sürahi su koymuşlardı.Ahmet görmeyecek ona çarpacak, sürahi
kırılacak ve Ahmet’in kısmeti açılacaktı.Ama maalesef şu ana kadar hiçbir
netice alamamışlardı.
O
gün öğleden sonra Fadime Teyze telaşla çaldı kapıyı.İçeri girip o güzel haberi
verdi.
--Valla
eski komşum söyledi.3 ay olmuş.Mahalleye yeni birileri taşınmış.Çookta güzel
bir kızları varmış.Söylediğine göre iki yıllığı mı ne bitirmiş.Al benizli boylu
poslu güzel bir kızmış.Oğlanı razı ederseniz ben bir telefon kıvırırım.Ahmet’in
annesi bu yeni haberle heyecanlanmıştı ya, içinde gene bir umutsuzluk
vardı.Ahmet’i nasıl ikna edeceklerdi ki.Akşam oldu, biraz geçte olsa Ahmet
gelmişti.Annesi,Ablası ve küçük kardeşi Ayşe toplanmıştı.Ahmet “Yine bişeyler
vardı ya dur bakalım” Diye geçirdi içinden.Önüne hazırlanan yemeğini yedi.Sonra
çıktı oturdu sedire.Babası yanıbaşlarında oturuyordu.O hep ağırdı.Onun yanında
böyle şeyler konuşulmazdı. Yada en son o duyardı.Bir süre sonra anlamıştı
babası da bir şeylerin olduğunu. Usulca çekilmişti yatak odasına.Zaman
kaybedilmeden açıldı konu. Annesi ve kızkardeşleri daha görmedikleri bir kızı
öyle bir anlatıyorlardı ki.Ahmet gidip görmüş kadar olmuştu. Ama ilk kez bir
kızın tahsilinden bahsediyorlardı.Aslının başka yerden olduğunu, şehre yeni
geldiğini anlatıyorlardı.Biraz cazip gelmişti sanki.Yumuşaklığını hisseden
annesi ve kardeşleri daha da bir üstüne gelmişler, Ahmet’i yarın kız görmeye
ikna etmişlerdi.
Sabanı zor etmişlerdi.Hemen Fadime Teyze’ye
haber verilmişti.Çok geçmeden Fadime Teyze koşar adım evlerine geldi.
--Tamam komşum oldu bu iş.Önce biraz
tuhaf karşıladılar ya,Tanrı misafiriyiz ikram edecek bir çayınız da mı
yok.Akşam bir çayınızı kahvenizi içmeye geliyoruz işte…Deyince mecburen gelin
buyurun dediler. Hele Ahmet beğeneydi, boşunaydı karşı tarafın
tereddütleri.İşli, güçlü,maaşlı…Yakışıklı… Daha ne isteyebilirlerdi sanki.
Hepisinin içini bir heyecan bir sevinç kaplamıştı.Mahallenin yağız delikanlısı
Ahmet için kız görmeye gidilecekti.
Akşamı zor ettiler.Saat 7 civarı Ahmet gelmişti.Annesi kardeşleri kapıda karşıladı.Hemen içeri aldılar.Hızlı bir şekilde yemeğini verdiler.Ardından çoktan ütülenmiş olan pantolonu gömleği geldi.Ardından kravat.Ahmet ısrarla bu mevsimde bu sıcakta kravat takmamaya diretiyordu.Olmuştu zorla o da olmuştu.Mecburen ikna olmuştu Ahmet. Sultan Ablası;
--Eee hani senin parfümün.
--Amaan abla, ne gerek var ya…
--Olur mu hiç.Parfüm sıkmadan olurmu?... Hızlı adımlarla gidip aldı getirdi bir parfüm.Boyda boya sıktı kardeşine.
--Abla yeter..Dedi Ahmet.
Saat sekiz buçuk civarı dışarı yöneldiler.Ayşe;
--Abiiiiiiiiii.Herkesin gözü Ayşe’ye yöneldi bu defa.
--Abi bu ayakkabılarla mı gideceksin Allah aşkına.İnsan bir boyatır bunları.Sonra hızla mutfağa geçti.Bir bez alıp döndü.İyice bir sildi abisinin ayakkasını.Son hazırlıklar da bitince çıktılar dışarı.
Araçları yoktu.Bahsettiklerine göre evleri en fazla 2-
Ağustos ayı sıcakları iyice bunaltmış, havadaki aşırı nemden dolayı insanlar durdukları yerde terliyorlardı. Ara sokaklardan usul usul ilerliyorlar, mahallenin meraklı bakışları arasında hedeflerine doğru gidiyorlardı. Bir süre sonra gelmişlerdi. Büyükçe bir bahçe içerisine oturtulmuş, tek katlı müstakil bir evdi burası. Bahçe kapısından girip sağda solda bulunan portakal ağaçlarının arasında bulunan patika yoldan yürüyüp evin kapısına geldiler.70 yaşlarında yaşlı bir teyze açtı kapıyı. Şöyle bir süzdü gelenleri.
--Buyrun hoş gelmişsiniz dedi. Kalabalık, üzerlerindeki ağır parfüm kokuları ile içeri girdi.Salona alındılar.50 li yaşlarda bir kadın girdi odaya.Muhtemelen bu gelin adayının annesi idi. Mustakbel kayınvalidesi olacaktı Ahmet’in. Şöyle bir süzdü gelenleri.Başında bulunan yazmasını toparlayıp yaklaştı, her birine hoş geldiniz dedi öpüştüler.Ahmet’e şöyle bir baktı.
--Sende hoş gelmişsin oğlum. Dedi uzaktan. Ağustos ayında oğlandaki bu kravata bu şıklığa bir anlam verememişti ya neyse. Biraz sonra evin beyi geldi.Hoşbeşten sonra oda geçip oturdu bir köşeye.Yaşlı annesi sıkıştırdı bir köşede kadını;
--Niye gelmiş bunlar..
--Ne bileyim anne. Dedi kadın mutfağa yöneldi hızlı adımlarla. Tekrardan misafirlerinin yanına döndü.Adam ve kadın ara sıra göz göze geliyorlar, ikisi de bu misafirliği anlamlandıramıyordu.Zaman geçiyor ama gelin adayı odaya gelmiyordu bir türlü.Ahmet oturduğu yerde terliyordu.Kendisinden kat kat büyük müstakbel kayınbabası ile ara sıra ilgisiz konulardan konuşuyorlar,ardından ortalığı yeniden bir sessizlik kaplıyordu.Saat artık 9,30 olmuştu.Ve o beklenen o muhteşem an gelmişti.Gelin adayı usul usul odaya girmiş, kadınlarla öpüşmüş, hoş geldin demişti.Ahmet’e de şöyle bir bakmış ve hoş geldiniz deyip mutfağa yönelmişti. Gerçekten de güzel kızdı.Uzun boylu, beyaz tenli, uzun siyah saçlı.İri gözleri ile çok hoş bir kızdı.Ama garip olan Gelin adayı eşofman benzeri bir kıyafetle karşılarına çıkmıştı.Büyük ihtimal kendisine bakmaya geldiklerini bilmiyordu.Kolunda da bir çift bilezik vardı.Parmağında yüzük..Küpeleri..Soru işaretleri oluştu Ahmet ve ailesinde.Garip garip birbirlerine baktılar.Gelin adayımız bir sonra elinde kahve tepsisi ile yeniden girdi içeri.Tek tek kahveleri dağıttı.Ahmet’in annesi gelin adayını şöyle bir baştan aşağı süzdükten sonra ;
--Maşallah maşallah.Pek de güzelmiş kızımız.Dedi. Kızın babaannesi bir iç çekti önce, ardından ;
--Heee güzeldir benim torunum.Güzeldir ya misafir sayılır artık…Merakla sordu Ahmet’in annesi;
--Hayrola ne misafiri, bir yerlere mi gidiyor yoksa kızımız?
--Gidiyor yaa? Haftaya düğünü var kızımızın.Taaa Bursa’ya gelin gidiyor.Bundan sonra artık senedeeeen seneye!
Ahmet, Ahmet’in annesi, ablası Sultan, Kız kardeşi Ayşe şaşkın şaşkın birbirlerine baktılar önce. Ahmet elindeki kahve fincanına daha bir sıkı sarıldı düşürmemek için.Hepsinin rengi değişmişti.Hallerini belli etmemek için üçü de gayret gösteriyordu. Bakmaya geldikleri kız nişanlıydı ve haftaya düğünü vardı.Kızın babası sordu bir süre sonra;
--Efendim misafire sebebi sorulmaz ya, sebebi ziyaretinizi merak ettik doğrusu?
Kem küm ettiler.Kahvelerini zor bitirdiler. Ardından evden kaçar gibi uzaklaştılar…